8.Bölüm: Oyun Bitimi

Start from the beginning
                                    

Burası çıkmaz sokak olduğu için çok hızlı, dikkatli ve sessiz bir şekilde buradan çıktı. O sırada uzakta olan Xio Ting'i gördü. Anında saklanmasına rağmen gelen adım sesleri, artık savaşın başladığını haber veriyordu. Hikaru korkusuna engel olamadan ileri doğru koşmaya başladı.

"Son yedi dakika."

Zamanın biraz olsun daralması Hikaru'yu rahatlatmadı. Çünkü yedi dakika bile büyük bir zaman dilimiydi ve koşarken zaman çok yavaş geçiyordu ona göre. Xio Ting ise biraz olsun korku ile birleşmiş güçlü ve terletici telaşa kapılmış ve daha da hızlı koşmaya, çabuk çabuk buradan kurtulmak için çabalamaya başladı. Tek odak noktası Hikaru idi.

Hikaru, korkusuna yenik düşmeden koşmaya devam etti. Kalbinin korkudan sıkıştığını ve ellerinin titrediğini fark etti fakat durmadı. Defalarca bu hissi tatmıştı, artık ona yabancı gelmiyordu bu hisler. Kaç kez voleybol turnuvalarında, önemli final maçlarında insanı iliklerine kadar yakan ve terleten, korku ile birleşmiş güçlü endişe ve umustuzluğu tatmıştı. Bu zamanlarda onu kurtarabilecek tek şey tükenmemesi için çok çalıştığı umut, biraz hırs, aşırı azim ve dayanıklılıktı. Kendine güvenip güvenmemesi sorun değildi, koşması ve bacakları acısa bile hızlı koşması önemliydi.  Devam etti.

"Seni yakalayacağım, hiç şansın yok Hikaru!" Diye çığlık attı Xio Ting. Hikaru ona aldırış etmedi, duygularına yenik düşmedi ve devam etti. Bu korkuyu kaç kez yaşamıştı ama ilk defa kendi yaşamı için savaşırken bu duyguyu hissediyordu. Bu zamana kadar hayat ile, karşı voleybol takımları veya derslerde arkadaşları ile savaşmıştı. Tek derdi kaybettiği maçlar ve dersleri olmuştu fakat şimdi tek derdi elinde tutmaya çalıştığı hayatıydı. Oysa ki bu sabah yarın olan maçı için konuşuyor, heyecanlı olduğunu söylüyor, idmanların mükemmel geçtiğini söylüyor ve kazanacaklarının kesin olduğunu söylüyordu. İşte bir kişinin hayatının bu kadar çabuk mahvolabileceğini fark etti Hikaru.

"Son beş dakika."

"Seni yeneceğim Hikaru!" Diye çığlık attı Xio Ting ve bu çığlık çok kez yankılandı bu korkunç labirentte.

"Öyle san Xio Ting!"

Koştukça nefesleri kesiliyor, kalpleri sıkışıyor ve bacakları yoruluyordu. Terliyorlar ve durmak istiyorlar fakat yapamıyorlardı. Herhangi bir duraksama birinin canına mâl olabilirdi. Bu korkunç durum ikisini de etkiliyordu. Xio Ting zamanın daralmasıyla umutsuzluğa kapılmıştı. İstediğini elde edememe siniri, anneannesinin ruhunu koruyamadığını düşüncesi ile gelen suçluluk duygusu, iç yakıcı ve pes etmeye zorlayan bir korku onu sarmıştı. Büyük bir sinir ve hırsla koşuşunu hızlandırdı.

Hikaru'nun gözleri, Xio Ting'in hızlanmasıyla nedenini bilmediği bir şekilde yaşlanmaya başladı. Kayıtsızlığını korumaya ve Xio Ting'e koz vermemeye çalışan Japon kız gücünü yitirmeye başlamıştı. Daha da hızlanmaya başladı.

Nabızları, yükselen adrenalin ile birlikte hızlanıyor ve onları nefes nefese bırakıyordu. Dinlenemiyorlardı ve fazla koşmaktan mideleri bulanmaya başlıyordu. Baş döndürücü ve göz karartıcı korku, onları yakamıştı ve oyun bitene kadar da bırakmamaya niyetliydi. Onları terleten, kayıtsızlıklarını elinden alan umutsuzluk ve umutsuzluk ile birlikte ek olarak gelen kaygı, endişe, sinir ve hırs vücutlarını sarmış, kaskatı bir hale getirmişti. Koşan bacakları yorgunluktan, karışık hislerden ve kendi iç savaşlarından -özellikle de korkudan- dolayı kasılıyor, acıyor, kızlar sanki bacakları kopacakmış hissine kapılıyorlardı. Hatta ikisi de bir tık yavaşlamışlardı çünkü bacakları neredeyse buz gibi olmuş, terlemelerine rağmen üşümüş ve kaskatı kesilmişlerdi. Bacaklarına acılı kramplar giriyor, onları yıldırmak için uğraşıyordu. Kalpleri sıkışıyor, beyinleri oyunun bitmesini sayıklıyordu.

EBE SENSİNWhere stories live. Discover now