Parti

388 21 8
                                    


"Sahra beni yalnız bırakacağına inanamıyorum!"

"Erva inan elimde olan bir şey olsa hemen uçardım yanına. Saatler önce gelen maille haberim oldu ve şuan çalışmaya başlasam bile yine de yetiştiremeyebilirim."

Takside partinin yapılacağı yere gidiyordum ve Erva'ya yalan söylerken yüzüm renkten renge giriyordu. Ama yolumdan dönemeyecek kadar kararlıydım. Sonunda üzüntüyle nefesini bıraktı. "Şuan o okulu gelip yakmak istiyorum."

Kendime kızarak başımı eğdim. "Özür dilerim."

"Özür dileme, senin bir suçun yok sonuçta. Beni, bugün yalnız bırakmayı istemeyecek kadar çok sevdiğini biliyorum ama ne yapalım işte meslek aşkı.." Derken zorla gülmeye çalışması içimi acıttı.

Bir süre daha konuştuk ama beklenen misafirlerinin gelmesiyle aceleyle kapattı telefonu. Ve ben ona şans dilerken kendimi çok hem de çok suçlu hissediyordum. Tabi bunda "yurtta ders çalışmam gerek" derken, beni sorgulayan gözlerle aynadan seyreden taksicinin de payı olabilirdi. Hatta beni, içinde sayısız günahın yaşandığı dışarıdan bile belli olan evin önüne getirdiğinde, onaylamayan şekilde başını sağa sola bile sallamıştı.

Ya da ben yanlış bir şey yaptığımı düşündüğümden paranoyaklaşmıştım..

Taksiden indiğimde bacaklarım titriyordu. Ev öylesine büyük ve gösterişliydi ki ağzım açık kaldı. Yüksek duvarların arkasından geceyi aydınlatan renkli ışıklar ve etraftaki komşuları rahatsız ettiğine emin olduğum yüksek müzik sesi geliyordu. Tereddüt etsem de bahçeye girdim.

Sanırım okulun tamamı buradaydı. Öyle büyük bir kalabalık vardı ki, ne varlığım ne de yokluğum bir şey değiştirebilecekmiş gibi duruyordu.

Bir an nereye gitmem gerektiğini düşündüm. Büyük sayılabilecek havuza kimisi kıyafetiyle, kimisi bikini ve şortuyla atlıyor ve şimdiden sarhoş olmaya başladıkları belli oluyordu. Havuz kenarındaki kızları "eğlence" olsun diye suya atan erkekleri görünce içerinin daha güvenli olacağını düşündüm.

Giriş kat, dışarı ile kıyaslandığında, tek eksiği koca bir havuzdu. Kalabalık hep bir ağızdan çalan şarkıya eşlik ediyor, bir yandan da elindeki ne olduğunu anlayamadığım içkilerinden içiyorlardı. Ve oynadıkları dans türlerinin literatürde yeri olmadığına emindim. Bana daha çok hiphop kliplerindeki figürler gibi geldi. Ve bu görüntü beni bir hayli rahatsız etti.

Kalabalığı tabiri caizse yararak ilerlemeye çalıştım, sanki gitmek istediğim bir yer varmış gibi(!)

Sonunda kendime insanların hareket ederken bana vurmayacağı, güvenli bir yer bulduğumda etrafı izlemeye koyuldum. İşte şimdi o film sahnelerinin kısmen doğru olduğunu anlıyordum.

Kendimi küçük bir kasabadan gelen muhafazakar kız gibi hissediyordum, ki sanırım öyleydim de. Ve burada yapılan çoğu şey benim eğlence anlayışıma uymuyordu(!)

"Neden elin boş senin?" Kulağıma doğru bağıran sesle geri çekildim. Alnı dans etmekten terlemiş bir çocuk bana gülümseyerek bakıyordu. Cevap veremeden öylece baktım.

"Sana içecek bir şeyler getirmemi ister misin?"

Cevap vermek için ona doğru eğilmek zorunda kaldım ve açıkçası terle karışan içki kokusu midemi bulandırdı. "İstemem, teşekkür ederim." Diyebildim. Omuz silkti. Son kez bana doğru eğilip. "Yarın burada yaptıklarını hatırlamamak için içmen gerek." Derken göz kırptı ve yanımdan uzaklaştı.

Yaklaşık bir saat boyunca olduğum yerden kıpırdamadım diyebilirim. Ve bu süre beni ancak ayağımla müziğe tempo tutacak kadar açabilmişti.
Gerçi bana içki almayı teklif eden altı çocuktan birinin teklifini kabul etmiş olsaydım, şuan bende koltuğun üstüne çıkıp gömleğini çıkaran kızlardan biri olabilirdim. Ama hakkını vermek lazım, bayağı tezahürat toplamışlardı(!)

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jan 13 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Ayçöreği Where stories live. Discover now