Boktan Hatalar Zinciri

18.3K 1.1K 907
                                    

Her şey boktan bir temmuz sabahı, boktan süpermarketlerden nefret etmemle başladı.

Aslında, hemen hemen her günüm genel olarak boktan şeylerden nefret etmemle başlardı. Bu seferkinin de bir farkı yoktu. Yani ben öyle sanıyordum.

Yani bilirsiniz işte, alışveriş sepetlerinin boyuma bu kadar yakın olmasından, abur cubur reyonunda dolaşıp, bütün cipsleri sepetime doldururken bile sıska vücudumdan ötürü, bir yığın obezin beni az sonra sumo sahasında öldürecekmiş gibi bakmalarından falan nefret ediyorum.

Ağzında sakızıyla, siktiğimin bir günü bile bıkmadan usanmadan her sabah, sanki, gişe rekorları kıran filminin galasına gidecekmiş gibi makyaj yapan kasiyer kızdan nefret ediyorum.

Mutlu aile tablolarından nefret ediyorum. Ama buna rağmen, annemi aramadan uyuyamamaktan nefret ediyorum.

Şu siktiğimin doldurma parfümlerinin arasındaki, vanilya kokusundan nefret ediyorum. Ketçap reyonundan da nefret ediyorum. Çünkü bildiğiniz üzere bütün reyon kırmızı.

Boktan Amerikan Filmleri reyonunda, artık alacak ve izleyecek filmin kalmamasından nefret ediyorum.

CD/Müzik reyonunda, rock müzik adlı bir bölüm bulunmasından, Kim Boktan Jongin'in afişlerinin süpermarketin duvarlarını süslemesinden nefret ediyorum.

Poşetlerim benden daha ağır hale gelmiş bir şekilde, sürünerek evime yol alırken bunları düşünmekten nefret ediyorum.

Haftada bir ya da iki kez, o haftaki depresyon durumuma ve Baekhyun'un o hafta bende kaç gece kaldığına bağlı olarak değişen bir şekilde bu süpermarketin yolunu arşınlamaktan da nefret ediyorum.

Bik, bik ve bik...

Nefret ettiğim şeyler listesini burada sonlandırmalı mıyım ? Evet, çünkü evimde 98763456 tane kedi, üzerimde pembe bir sabahlık, pembe topuklu terlikler ve saçlarımda bigudi varmış gibi hissettiriyor.

Oysa üzerimde, artık kolları eprimiş ama en rahatı olduğu için vazgeçilemeyen beyaz lacivert XXL tişörtüm, altımda gri bir eşofman altı ve mavi beyaz çizgili terliklerim var.

Elimde yine şu lanet poşetler, siktiğimin mavi balina boyutuna göre dizayn edilmiş gözlüklerim ve annemin ısrarları üzerine, mavi taş taktırmak zorunda kaldığım diş tellerim.

Süpermarketin parlayan yansımasından gördüğüm üzere de, saçlarım artık burnumun ucuna kadar gelebiliyor.

Neden süpermarketin camının yansımasından baktığıma gelecek olursak, aynalardan da nefret ediyorum.

Ha birde cebimde, şu kırmızı benekli pinpon topum var. Bütün bir lise hayatım boyunca, bu boktan top yüzünden, pinpon topu şeklinde çağrıldım. Bu hem ufaklığıma ve de 'ufaklığıma' bir atıftı, hem de üzerime yapışmış bir lakaptı. Ama bu top, tıpkı çocuğummuş gibi oldu işte.

Bir çocuğunuzun olması nasıl bir şeydir bilirsiniz. Ah, ya da bilmezsiniz. Bir çoğunuzun 15-25 arası, boys lovela yatıp kalkan ve hetero çiftlere artık anormal gözlerle bakmaya başlayan bir manyak olduğundan eminim.

Ne diyordum ? Evet, bir çocuğunuz varsa, ne kadar çirkin olursa olsun, adınızı ne kadar lekelerse lekelesin ve ne kadar boktan bir karakteri olursa olsun, ona sahip çıkmak ve onunla kalmak zorundasınızdır. İçinizde bir yerlerde, gizli bir umut daima onun düzeleceğini fısıldar durur ve siz inanırsınız.

İşte bu top da öyle, daima onun uğurum olduğuna inandım, bütün uğursuzluklarım onun yüzünden olsa bile, inanıyorum işte ya. Neden bu kadar çok açıklama gereği duydum bilmiyorum ama bakın evlat gibi demiştim, bütün boktanlığına rağmen onu savunuyorum.

kırmızı benekli pinpon topu // kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin