Boktan Hatalar Zinciri

En başından başla
                                    

Yani kısacası, yirmi beş yaşında, annesinin bitmeyen sonsuz parasıyla hayatını sürdüren, dar omuzlu, kısa boylu, diş telleri ve kavanoz dibi gözlükleri olan, dağınık ve salaş herifin tekiyim.

Aşk hayatım mı ?

Tek ilginç yanımın -ki ilgiyi üzerinde tutması sadece beş saniye sürüyor- kırmızı benekli pinpon topum olduğunu farkettiğimden beri öyle bir hayatım olmadığına kendimi inandırdım.

Hayatıma ve şu yapmam gereken betimlemelere dönecek olursak da, evime giden dik yokuşu tırmanırken bunları size anlatıyorum işte. Sağımdaki solumdaki evleri falan anlatamayacağım, bakmaya lüzum yok çünkü.

Drakula'nın kazıkları icad ederken ilham aldığından son günlerde emin olduğum dimdik bir yokuş, ve gerçekten sadece bunu bilmeniz yeterli.

Sonunda da pembe panjurlu olmayan ve mahalledeki bir kaç kadının tamamen götünden uydurması sonucu Kuzey Koreli bir ajan olduğum iddiası yüzünden, Kuzey Koreli olarak bilinen evim var. Ve yokuşun başında, sanki ona bir çocuk vermişim gibi adımı haykırarak ve gülerek bana doğru koşan salağın kim olduğunu soruyorsanız, onun ismi Byun Baekhyun.

Bir gazeteci. Popüler, para kazanıyor, istediği zaman güzel istediği zaman yakışıklı olabiliyor, ve lakabı da ''kalp kıran gergedan''. Ama bütün bu havalı özelliklerine rağmen haftanın en az dört günü bir asalak gibi bende kalıyor. Gözlerine bakmak hayatınızda yaptığınız en büyük ikinci hata olabilir. İlkini az sonra söyleyeceğim. İnsanı cazibesiyle kandırır ama aslında şeytanın tekidir.

Bendeyse cazibesi hiç sökmüyor, yanımda kalmasına izin vermemin tek sebebi, bütün sürtüklüğüne rağmen bu sürtüğü seviyor oluşum ve bu sürtüğün tek dostum olması. Elinde fotoğraf makinesi, üzerinde bütün gazetecilerin giydiği hakkında bir konferans dolusu konuşma yapabileceği, hardal rengi, uzun trençkotu ve büyük, siyah, kemik çerçeve gözlükleri var. Gazeteciden daha çok, az sonra uzun trençkotunu açıp, ufaklığıyla herkesi selamlayıp kaçacak bir sapık gibi gözüküyor.

Evet hala koşmaya devam ediyor. Bütün tepkisizliğime rağmen, az sonra ayağı takılacak ve ben onu son anda düşmekten kurtarırken, poşetlerim yere düşecek ve bütün mandalinalarım yokuş aşağı yuvarlanacak. İşte bu senaryoya çok aşina olduğumdan, mandalina almadım.

Hala gülerek ''köngsuya köngsuya'' diye bağırmasına bakılırsa, çok bomba bir haber yakalamış olmalı, göz altları şişmiş, bütün gece idol kovalamış olması da muhtemel. Yine kimin canını yakacak bilmiyorum tabi ama açıkçası sikimde bile değil. Sabahın dokuzunda onu bu kadar mutlu ediyorsa, hiçbir zamanda olmayacak.

Evet işte hala koşuyor, üç adım sonra takılacak. Ve bam! İşte yakaladım seni! Oh, yakaladığım sadece fotoğraf makinesiymiş.

İşte bu anın tam da böyle olması gerekiyordu. Onun yere kapaklanması, yine de fotoğraf makinesini kurtardığım için sevinirken, ona güldüğüm için bana sövmesi, sonra sızlanarak evime girerken onu takmamam ama yine de eve gidince dizindeki yaraya pansuman yapmam ve onun, onu bu kadar sevindiren bomba haberi bana ballandırarak anlatması gerekiyordu.

Ama o sabah, hiç de sıradan bir sabah değildi.

Elimdeki fotoğraf makinesine bakarken, cebimden kayıp giden şeyin varlığını hissettim. Bilirsiniz küçücük bir andır, saniyenin binde biri kadar. Ve ani bir refleksle başımı yere eğdiğimde, pinpon topumun yokuş aşağı benden izinsizce yuvarlanmakta olduğunu gördüm. Çok hızlıydı, korkuyla panik karışımı, kalbimi bir çitanın bacaklarından daha hızlı attırıyordu.

O an seçim yapma şansım yoktu, ya peşinden koşacaktım ya da koşacaktım. Ve bende koştum.

O da, bu sabah yaptığım ikinci büyük hata oldu, elimde fotoğraf makinesiyle, bir pinpon topunun arkasından, yuvarlanacakmış gibi yokuş aşağı koşuyordum, ve Baekhyun'da arkamdan, yarı küfür, yarı serzeniş ve yarı yalvarmayla, acıyan dizini tutarak ve topallayarak koşuyordu. Gözlerim kocaman açılmış, gözlüklerim burnumun üzerine düşmüş ve saçlarım rüzgardan geriye uçmuş bir şekilde, bütün dikkatim topun üzerindeydi.

kırmızı benekli pinpon topu // kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin