Kusursuz ve ulaşılmaz görünüyorlardı.

Sorunlar ve cevapsız kalan sorular kadrajın dışında kaldığında ait olduğu yerdeymiş gibi görünüyordu Jeongguk. Haftalara sığdırdıkları kavgalar, Jeongguk'un tıslarcasına Taehyung'un yüzüne savurduğu küfürler, ani ağlama krizleri, hayal kırıklıkları ve tüm bunların hemen ardından onun kendisine uzattığı kollarının arasına sığınıp başını göğsüne yasladıktan sonra saçlarını okşayan uzun parmaklar eşliğinde onun için düzensizleşen kalp ritmini dinleyerek hıçkıra hıçkıra ağlayışı....

Tek dayanağıydı. Tanrı şahit o kalbin kendisi için ritmini bozması küçük olanın tutunduğu tek daldı. Aşıktı Taehyung Jeongguk'a. Bir aşk romanına konu olamayacak kadar sorunlarla ve lekelerle doluydu lakin aşıktı işte. Jeongguk biliyordu. Tüm bu kriz anlarını aralarındaki cinsel çekime yenik düşerek sonlandırmak yerine bekliyordu Taehyung. İstese yapabilirdi. O küfürleri nefesini keserek şehvetli öpücüklerle kesebilir, üzüntüden akan gözyaşlarını zevk seline damlatabilirdi. Jeongguk hayır demezdi, bilakis; bunu yapmasını dilediği içindi bütün öfkesi. O zaman kendisini içten içe tüketen hasta aşığına gönül rahatlığıyla acı çektirebilir, tenine batırdığı tırnaklarını acımasızca sürterek hıncını çıkartabilirdi. Taehyung küçük olanın başlattığı her tartışma için onu cezalandırabilirdi.

Lakin yapmıyordu.

Jeongguk kendisine hakaret ederken onu bir anda altına alıp tüm hakaretleri ihtiyaç dolu yalvarışlara çevirerek bayıltıncaya kadar içini dağlamak istese de sadece gözlerini yumuyor ve yanağındaki kasın seğirmesini görmezden gelerek sakin kalmaya çalışıyordu. Küçük olanın bilerek yaptığını anlıyordu ve bunun bilincinde oluşu Jeongguk'u daha çok sinirlendiriyordu. Düşünmekten kafayı yiyeceği o noktaya vardığında Taehyung'un teniyle unutmak istiyordu her şeyi. Vicdansız bir adam gibi görünse de duygusuz ve empati yoksunu değildi Taehyung. Böyle bir sevişmenin ardından suçluluk hissedeceğini biliyordu ve o suçluluk hissiyle hata yapmasını umuyordu. Olduklarından daha beter bir hâle geleceklerini bile bile sevişerek sakinleşmeyi, ertelemeyi talep ediyor ve reddediliyordu.

Cezasını bambaşka usullerle veriyordu.

Taehyung onun söylediği hiçbir şeyi unutmuyordu. Sırf damarına basmak için onu vurmaya çalıştığı her bir çıkış büyük olanın kollarında titremesini görmezden gelerek sakinleştirdiği beden için ayrı bir cezaya konu oluyordu. Jeongguk bir keresinde yirmi dört yaşındaki bir bireye göre davranmadığını ve gereksiz kasvetli olduğunu dile getirdiğinde, bununla ilgili alay eder vari konuştuğunda Taehyung sadece susmuştu. Birkaç gün sonrasında Taehyung'un dersinin bitiminde yanına gelmiş ve derslerine giren profesörle konuşmasına şahit olmuştu. Onlar konuşurken Taehyung'un hiçbir abeslik barındırmadan, rahatça elini tutuşuna odaklanmış, aptal aptal gülümsememek için kendini sıkıyor olsa da konu bir anda bambaşka bir noktaya gelmişti.

"Yaşıtların yaşam kaygısıyla kendilerini geliştirmeyi bırakırken ikinci üniversiteni bitiriyor oluşun gurur verici Taehyung..."

Jeongguk bunu işittiği anı unutamıyordu. Nasıl bir şok hâline büründüğünü, dudaklarındaki minik kıvrımın bir anda yok oluşunu, bir bilinmezlikle Taehyung'a bakışını ve büyük olanın onun tepkisine dahi bakmaya gerek duymayışını...

Ve bir başka kavgalarında kimsesizliğin onu bu hâle getirdiğini, yalnızlıktan melankolik bir karakter yarattığını, her ne yaşıyorsa bunun tek suçlusunun o olduğunu acımadan haykırmıştı yüzüne.

Bir hafta sonra Taehyung ailesiyle tanışmasını istediğini söylemişti.

Jeongguk onun kendisine reva gördüğü bu korkunç cezalandırma biçimi yüzünden kafayı yemek üzereydi. İkinci bölümünü bitiriyor oluşu bir sorun değildi. Bir ailesinin olması asla ama asla sorun değildi Jeongguk için. Sorun tamamıyla onu tanımıyor olduğunu yüzüne vuruşuydu.

peña | taekookWhere stories live. Discover now