20

8.1K 642 1K
                                    

sok oldunuz demi.

AHAJSKSKSKDLDDLLF MRB

evet yeni bolum ve evet, uzerinden ay gecmedi...

gazla calisan bi yazar olarak gecen bolume olan ilginizin bir meyvesi bu bolum ✨✨✨

-burasi kendinizle gurur duymaniz gereken kisim-

bu yuzden o ilgiyi benden esirgemeyin ve siz yorum yaptikca ben de allahin metrobusunde yere dusmek pahasina yeni bolumleri yazmaya devam edeyim tamam mi sjdjxjxkmc

sonda da biraz konusucam o yuzden simdilik gidiyorum

CUK SEVİYORUM SİZİ

iyi okumalar!

***

flume & tove lo- say it

Jeongguk telefonuna gelen diğer bir mesaj bildiriminin masayı titretmesiyle karşı tarafta oturan kızın oflamasını utanarak işitmiş, sonunda yapması gerekeni yaparak mesaja göz ucuyla bakıp kaydırdıktan sonra bildirimleri tamamen sessiz moda almıştı. Telefonunu yeniden masaya bıraktı ve not aldığı kalemin arkasını alt dudağına sürttü. Elinde değildi, merak ediyordu.

Elinde değildi, ne kadar merak ederse etsin yüzleşmekten ölesiye korkuyordu.

Stresle salladığı bacağı masaya çarptığında kendine gelerek oturduğu sandalyede mahcubiyetle küçüldü. Bu kırdığı kaçıncı pottu, sayamamıştı. Derin bir nefes aldı. Karşısındaki kızın aradan kendisine kötü kötü bakmasını görmezden gelmeye çalışarak önündeki kitabı okumaya ve önemli yerlerini not almaya devam etti. Sırf odaklanmak zorunda hissedebilmek için kütüphanedeki en ücra köşede, karşısı dolu olan tek masaya oturmuştu. Aralarında engel olsa bile kıza yaşattığı psikolojik işkence için suçluluk duyuyordu.

Bir süre daha dikkatlice okumaya ve not almaya devam etti. Telefonunu tamamen sessize aldığı için başta aklı orada olsa da zamanla unutup odaklanmayı başarmıştı. Gelmediği vakitte pek çok konudan geri kalmıştı. Jeongguk akademik hayatına takıntılı bir insan değildi fakat aklını en verimli bu şekilde meşgul edebiliyordu.

Sayfayı çevirdiği sırada sessizlikten kaynaklı olarak dibinde biten seri adım seslerini işitmiş, odak halinde olduğu için öylesine başını çevirip baktıktan sonra önüne dönmeyi planlamıştı fakat gördüğü kişi elindeki kalemi defterinin üstüne düşürmesine sebep olmuştu. Yakalanmışlık hissi duygusal sancılarla birleşerek bakışlarına yansırken kınayıcı soğuk kahveler tepesinden onu izlemeye devam ediyordu.

Hep böyle mi olacaktı, midesi onu gördüğü her an iki büklüm olarak kıvrandıracak mıydı Jeongguk'u?

"Bu telefona bak diye mesaj atıyorum." dedi Taehyung Jeongguk'un masadaki telefonunu kaldırıp ikaz eder bir tonda fısıldayarak yüzüne doğru sallarken. Sinirliydi. Fazlasıyla sinirliydi ve Jeongguk bu sinir hâline alayla gülmeden edemedi.

"Henüz canına kıymadığına göre pek de dert etmen gereken bir durum değil." diye mırıldandı iğneleyici bir şekilde.

Beklediği pek çok tepki vardı. Belki biraz bocalatmak, belki daha çok sinirlenmesine yol açmak, belki de daha ileri giderek kolundan kavranıp dışarı sürüklenmek... Fakat Taehyung şaşırtmakta ısrarcıydı. Duyduğu cevapla tüm siniri buhar olup uçarken içtenlikle güldüğünde bocalayan tek taraf yine ve yine Jeongguk olmuştu.

İğneleyici üslubunun getirdiği küçümseyici bakış Taehyung'un kendisine içini yakmak istercesine gülümsemesiyle yerinde yeller estiriverdi. Jeongguk hararetle yutkundu ve kirpiklerinin altından sevdiği adamı süzmeye başladı. Önceki günü aklından olabildiğince uzak tutmaya çabalasa da elinde değildi. O salaş görüntüsü, dağılarak birbirine girmiş ıslak saçları ve belinden düşmeye yüz tutan siyah eşofmanı... Görüp görebileceği en nefes kesici serseriydi Taehyung hatırasında. Şimdi ise üzerinde dokusunu merak etmekten kendisini alamadığı krem rengi bir gömlek vardı. Koyu kahve kumaş pantolonu paçalarına doğru darlaşıyor, siyah kabanı ile adeta anısındaki serseriyi bir sanrıdan ibaret kılıyordu.

peña | taekookWhere stories live. Discover now