10

2.5K 208 47
                                    

bazı anlar vardır, beyniniz tamamen işlevi bırakır ve tüm hareketleriniz içgüdüsel olarak ilerler. sorgulamak istemezsiniz bazı şeyleri, yapmak istediğinizi hiç düşünmeden, ne olacağını bilmeden yaparsınız. tutku vardır biraz, biraz da korku. korkunun sebebi ise, sonunun nereye gidiyor olacağını bilmemekten kaynaklıdır. yine de umursamaz halinizi takınır ve yolunuza devam edersiniz.

ben de o anlardan birindeyim.

düşünmüyorum, sonunu bilmiyorum lakin umursamıyorum. tedirgin miyim? evet. ama umrumda değil. heyecanlı mıyım? galiba. fakat bunu derecesini sorgulayacak durumda değilim. yapıyorum ve düşünmüyorum. dışarı çıkıyorum, bir gül alıyorum ve jeongguk'un evine doğru ilerliyorum. kesinlikle düşünmüyorum. düşünme yetimi kaybetmiş olma ihitmalini bile aklıma getiriyorum ama bunu bile düşünmüyorum. tasasız değilim, umursamazsım.

25 yıllık hayatım boyunca her zaman insanları düşündüm, onlara yardımcı olmaya çalıştım, mutlu etmeye çalıştım. ancak bunları yaptıktan sonra onlardan bana kalan tamamen bir hiçlikti. ben hayal kırıklığının vücut bulmuş haliydim. 25 yıllık hayatımın 23 yılı hayal kırıklığıyla doluydu. tüm bunlar ise beni umursamaz, gamsız, yalnız, pislik bir adama dönüştürdü. bakılınca derdim yoktu aslında. ama gel gör ki içimde büyüyen düşünceler ve sıkıntılar tüm bedenimi ele geçiriyor ve beni geri dönülmez bir kasırganın içine hapsediyordu. ölüyordum yavaş yavaş, yok oluyordum. ama gamsızdım. aşağılık adamın tekiydim işte.

fakat şimdi elimde ki güle her iki adımda bir bakmayı ihmal etmiyorum. bu gül jeongguk'a gidecek. ona vereceğim. nedeni ise bariz, yaklaşık üç gün önce bana attığı mesajlar yüzünden. dedim ya gamsız biriyim diye, evet öyleyim yalan değil, fakat şimdi yaptığım bu hareketin içinden bir anlam çıkarmıyorum. sanki bunu yapmasam vicdanım rahat etmeyecek, uykusuz geçen gecelerim artık tamamen uykudan yoksunlaşacak gibi bir his bırakıyor içimde. engel olamıyorum. onu düşündüğümden değil, dedikleri ağır geliyor içime. kendime yediremiyorum. ben acımasız biri değilim, diyorum kendi kendime. birine böyle bir şey düşündürecek kadar acımasız biri değilim.

tüm bunlar yüzünden atıyorum şimdi adımlarımı. elimde bu yüzden bir adet gül var. erkekler ilk çiçeklerini öldükleri zaman alırlar derler hep. ben birine bunu hem hissettirip hem de yaşamasını istemiyorum. ilk çiçek vereni ben olmak istiyorum. belki ona çiçek veren başka insanlar da vardır, bilemiyorum. fakat bu şu an düşüncelerim içersinde değil. bunu da umursamıyorum. ve yürümeye devam ediyorum. yürüdükçe dizlerimde ki güç azalıyor. kalbim göğüs kafesimi zorluyor ama ben vazgeçmiyorum. niyetliyim bu çiçeği ona vermeye. adımlarım sert bir şekilde ilerliyor yolda.

dairesinin tam karşı dairemde olduğunu düşünerek yedinci katta olduğunu varsayıyorum. asansöre binip yedinci tuşa sertçe basıyorum. ona bu çiçeği verdiğimde sunacak bir açıklamam yok. ne diyeceğimi bilmiyorum. nasıl hareket etmem gerektiğini bilmiyorum. yapacağım ama. kararlıyım.

asansör ilerliyor ve yedinci katta duruyor. yutkunuyorum, gergin olduğum için. daire numarasını bilmiyorum ama benimle denk gelecek olan numaranın hangisi olduğunu olduğum yerde öylece bekleyerek hesaplamaya çalışıyorum. birkaç dakika geçiyor orada. adım atmadan hesaplamaya devam ediyorum. yanımda geçen birkaç insan bana bakıyor, garipsiyorlar. onları görmezden geliyorum, yok sayıyorum. daha sonra bir daire numarasına karar verip tereddütlü adımlarım oraya ilerliyor. kesin bir karar değil orası ama denemekten zarar gelmez diye düşünüyorum. başkası çıkarsa tek tek kapıları çalıp jeongguk'un evini bulurum diyorum.

kapının önüne varıp birkaç saniye dinlenme süresi tanıyorum kendime. gerginim. gerginliğimi bir türlü atamıyorum üzerimden. daha sonra derin bir nefes verip kapıyı yavaşça tıklatıyorum. ses gelmiyor içeriden. biraz daha bekleyip bu sefer zile basıyorum. eğer tekrar açmazsa kapıyı bir saniye beklemeden defolacağım. yaklaşık on saniye geçiyor. saniyeleri saymaya devam ederken kapı yavaşça açılmaya başlıyor. üstümden bir türlü gitmeyen gerginlik bu sefer beynimden ayak ucuma kadar yayılıyor. jeongguk'la göz göze geliyoruz sonra. çok şaşkın bakıyor. inanamıyor gibi daha çok. ağzı biraz açılıyor, gerçek miyim değil miyim diye öylece bakıyor bana.

merdiven altı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin