2- Karar

34 8 0
                                    

      Keyifli okumalar.

       *****

   Uykusuzluk, korku ve telaş bedenimizi esir almışken kahin Herbert'in tek katlı ahşap evinin önünde hakkımızda verilen kararı duymak için bekliyorduk. Savaşçı kurt Drew bizi büyük kadimlerin yanına getireli çok olmuştu. Kurt lider Talaz, vampir konsey üyesi Adrian ve büyücü konsey üyesi Magnus tarafından güzelce azarlanmıştık. Ardından hepsinin eve girişini izlemiştik.

   Saatler geçmesine rağmen ne dışarı çıkmış ne de haber vermişlerdi. Böylece her zamanki gibi bir cezayla kurtulacağımıza dair olan inancım bitmişti. Ayrıca babamın gözlerinin bana hiç dokunmaması ve büyükannem Efsun'un bakışlarındaki korku içime düşen korkuyu filizlendiriyordu. Biz gelmeden önce de konuşmuş olmalılardı. O alamadıkları karar neydi?

   "Diktiler bizi buraya, çıkamadılar bir türlü. Ne konuşuyorlar bunca saattir?"

   Ilgar'ın söylenmeleri yanımdaki tahta oturakta oturan Roza'yı tetikledi. Geldiğimizden beri salladığı bacaklarını hızlandırdı. "Hâlâ çıkmamaları hayra alamet değil. Kesin kötü bi şey olacak."

   Sıkıntıyla derin nefes verdiğim sırada "Kan kokusu alıyorum." diyerek ortama giriş yaptı amcam. "Hanginiz yaralandı?" 

   Varlığını unuttuğum yaram bir süre daha aklıma gelmedi. Ancak dik dik bana bakan Aris ile elim bacağıma gitti. Hafifçe kaldırdım eteği. Kandan ıslanıp sırılsıklam olan bezi çözdüğümde dokunsam kanayacak olan yarayı açığa çıkardım. Eve gidip bez almaya üşendiğimden eteğimi tutup bir parça daha koparmaya yeltendiğim sırada amcan kollarımı kenara itti. Cebinden çıkardığı siyah bezi yarama bağlayıp ayağa kalktı. Elleri cebinde ifadesiz yüzüyle Ilgar ve bende gezdirdi bakışlarını. "Bir süre annemin gözüne gözükmeyin." deyip gitti.

   Arkasından bakarken istemsizce mırıldandım. "Ne zaman sinirli değil ki?" 

   Önünde olduğumuz ahşap evin kapısı açıldı. Peri konsey üyesi Briella huzursuzca bizi inceledi. Sonra kafasını hafifçe olumsuz anlamda salladı. Anlaşılan verilen karardan hoşnut değildi. "Gelin." deyip beklemeden gitti. 

   Oturduğum yerden kalkıp yürümeye başlayan Ilgar'ın peşine takıldım. Diğerleri de bizi takip ediyordu. Sırayla oturma odasına açılan kapıdan içeri girdik. Konsey üyeleri sol tarafta odanın iki köşesini kaplayan sedirde oturuyordu. Sinirli, huzursuz, memnun ve mutsuz yüzlerin hepsi bize döndü. Tam karşılarına koyulmuş dört sandalyeyi işaret eden kahin ile aynı sırayla oturduk. Kulaklara dolan tek ses şöminenin içinde yanan odunun çıtırtılarıydı. Cadı lider boğazını temizleyerek ortamdaki ölüm sessizliğini bozdu. 

   "Uzun sürse de" derken Ilgar'ı duyduğunu belli edercesine ona baktı. "nihayet bir karara varabildik." 

   Elf konsey üyesi Aisha tebessümüyle konuşmaya başladı. Gözlerindeki acımayı saklamayı hiç becerememişti. "Bu karar alması bizler için kolay olmadı çocuklar. Lakin en doğrusu böyleydi. Her ne yapmış olursanız olun kararımız yine aynı doğrultuda olacağını bilmenizi isterim."

   Gözlerim büyücü lider Efsun'daydı. O da kaybolmamış olan korkusuyla bana bakıyordu. Yeşil hareleri üzgün olduğunu fısıldıyordu. Her ne söyleyeceklerse ondan duymak istedim ama onun buna niyeti yok gibiydi. 

   "Yaptığınız hatanın hiç katkısı olmadığını da sanmayın. Yine de bana kalsa daha farklı bir ceza uygulardım." diyerek hem bizi azarlamadan hem de konseyi iğnelemeden duramadı lider Talaz. Diğerlerinin onu ne kadar ciddiye aldığı da muammaydı. 

   Yine bir sessizliktir sardı ortamı. Kimse kararı üstüne alıp da söyleyemiyordu. Biraz daha sürerse içimizden birinin sınırının taşacağını da hesap etmiyorlardı üstelik. Kararı gaipten gelecek ses söylemeyeceğine göre artık birinin ağzını açması gerekiyordu.

Büyücüler ÇağıWhere stories live. Discover now