Bölüm 6: Diken

302 89 53
                                    

Merhabaa. Yeni bölüme hoş geldiniz. Bol bol yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın.

Bölüm şarkısı: Muhteşem Yüzyıl Müzikleri - Yaslı.

Medya: Silahtar Mustafa Ağa ve Fatmanur Hatun.

Medya: Silahtar Mustafa Ağa ve Fatmanur Hatun

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

***

Uzun bir süredir yatarak açık olan teras kapısından dışarıya bakıyordum. Hava yeni yeni aydınlanıyordu. Sabah esintisiyle birbirine değen ağaç yaprakları ve kuşların sesi ahenk içinde birbirlerine uyum sağlıyordu.

Başımı diğer tarafa doğru çevirdim. Murad halen uyuyordu. Kafasının altına aldığı kolu, pürüzsüz yüzü, belinin üstüne kadar örttüğü yorgan, kıpırdamadan bir heykel gibi yatışı ile sanki gökten inmiş olağanüstü birisi gibi duruyordu.

Kendi kendime gülümsedim. Üstümdeki yorganı dikkatlice kaldırdım. Yatakta doğrulup ayaklarımı yataktan aşağıya sarkıttım. Başımı çevirip omzumun üstünden Murad'a baktım. Çıplak olan üstünü üşümemesi için yorganla örttüm.

Yataktan ayağa kalktım. Terasın kapısına doğru ilerledim. Hafif esen rüzgarda savrulup duran terasın perdelerinin arasından geçtim. Bu terasa ilk defa çıkıyordum.

Beyaz ince geceliğim sabah soğuğuna karşı beni koruyamıyordu lakin önemli değildi. Zira acıtan bir soğukluk yoktu. Ellerimi terasın mermerlerine koydum. Murad her gün resmen bir cenneti izliyordu buradan. Tüm İstanbul ayakları altındaydı.

Soğuktan karnıma giren sancıyla içeriye girmem gerektiğini anladım. Ellerimi mermerden çekip has odanın içerisine geri döndüm. İçerisi terasa göre daha ılıktı. Karnıma soğuktan sancı girecek kadar soğuk olmadığını fark ettim. O yüzden terasün kapılarını kapatmama kararı aldım.

Has odayı gözlerimle gezdim. Murad'ın masasının olduğu tarafta durdu gözlerim. Orayı incelemek, Murad'ın nelerle uğraştığını görmek istedim. Ses çıkarmadan masanın olduğu tarafa gittim.

Önce masasının arkasında bulunan kitaplığa baktım. Bir sürü kitap vardı. Hepsi farklı farklı coğrafyalardan, milletlerdendi. Bildiğim diller sayesinde birkaçını açıp baktığımda anlayabilmiştim. Kendi sarayımda iken farklı diller üstüne derslerim vardı.

Düşüncelerin karmaşık bir şekilde dolandığı aklıma Aleksey ile dün olan konuşmamız geldi. Yaptığı harekete üzülmüş bir o kadar da sinirlenmiştim. Bakmak için açtığım kitabı kapatıp rafına geri koydum.

Arkamı dönüp masaya baktım. Masanın üstünde Osmanlı Türkçesi ile yazılıp mühürlenmiş bir sürü evrak vardı. Lakin benim dikkatimi çeken masanın bir kenarında duran çizimdi. Bir yüzük çizimi.

Kenarları küçük taşlarla kaplı ortasında büyük yuvarlak bir taşın olduğu yüzüktü. Yüzükten çok bu yüzüğün kime yapıldığını merak ediyordum. Eğer Ayşe'ye yapılıyorsa...

Yeniden Osmanlı: Fatih-i BağdatWhere stories live. Discover now