Selamm.
Yeni bölüme hoş geldiniz. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Keyifli okumalar. ♡♡Bölüm şarkısı: Doja Cat - Streets
Medya: Kösem Sultan, Ayşe Sultan***
Hamamın kapısından çıktığımda beni bekleyen nöbetçi kızları gördüm. Üstümdeki sabahlığın kemerini bağlayıp taşlığa dönmek için kızlarla beraber yürümeye başladım.
Sabah uyandığımda Sultan Murad çoktan uyanmış haldeydi. Dün gece olduğu kişiden eser yoktu. Tekrardan o ruhu buz kesmiş haline geri dönmüştü. Birlikte kahvaltı yaptıktan sonra bir şey demeden has odadan çıkmıştım. Çok sorgulamamıştım zira kendisi ne istediğini anlayamayan bir adamdı.
Dün gece içimde oluşan duyguların hepsi bu sabah donup kalmıştı. Hissetmem için bir sebep bırakılmamıştı.
Taşlığa yaklaştığımız vakit karşıdan bize doğru gelen Süleyman Ağa'yı gördüm. Elleri arkasında bağlı, bana bakarak yürüyordu. Yerimde durup onun gelmesini bekledim. Benimle birlikte nöbetçi kızlarda durdu.
Süleyman Ağa yanıma geldiğinde nöbetçi kızlara eliyle gitmeleri için işaret verdi. Nöbetçi kızlar anında yanımızdan ayrıldıklarında Süleyman Ağa'ya baktım. Süleyman Ağa kızların tamamen gitmesini bekledikten sonra bana döndü.
"Nadia Hatun."
"Süleyman Ağa?"
"Dün gece Ayşe Sultan'ı kapıda bırakmışsın." dedi gülerek.
"Hünkarımız öyle istedi." deyip yüzüme yapmacık bir gülümseme takınarak yürümeye başladım. Süleyman Ağa arkamda kaldığında yüzümde gülümsemeyi yok edip derin bir nefes aldım. Çok kalmadan Süleyman Ağa da benim yanımda yürüdüğünde ona baktım.
"Amacın ne Süleyman Ağa?"
"Seni uyarıyorum Nadia. Başına kötü bir şey gelmemesi için uyarıyorum." Söyledikleriyle yürümeyi bıraktım. Benim durmamla o da durdu.
"Daha dün bir bugün iki. En fazla ne olabilir?"
"Dikkatli olmalısın."
"Sultan Murad'ın kalbinde bana yer yok. Bu durumda Ayşe Sultan'ın bana bir şey yapacağı yok."
"Yalan söylemene lüzum yok Nadia. Hepimiz hünkarımızın neylere rağmen buraya getirdiğini biliyoruz."
"Hepimiz derken?"
"Haremdeki herkes suikasttan haberdar olmuş dün gece bir şekilde. Sabahtan beri taşlıkta bu konuşuluyor. Dua et hünkarımızı öldürmeye kastettiğini bilmiyor kimse." Duyduklarımla bir anlığına dengemi kaybettim.
"Na... Nasıl yani? Kim söylemiş herkese bunu?" Süleyman Ağa konuşmak için ağzını açacakken karşıdan gelmekte olan Lalezar Kalfa'nın sesiyle öylece kaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeniden Osmanlı: Fatih-i Bağdat
Historical Fiction*** Aşk, önce insandan aklını alır. Ardından benliğini. Benliği, aşkının gölgesinde rüzgarlarca sürüklenip durur. Acı çekmek, aşka dahil mi? Yoksa aşk, başlı başına acı çekmek mi? "Başımdan akl ise gidti dil ile cân revân oldu. Ten-i bî-i'tibar adlı...