1❅

30 3 0
                                    

Güneş kızıllığını gökyüzünün maviliğine bahşetmeye başladığı dakikalardı, gözleri göletin arkasında duran ormanlık alanda hafif meltemli havanın tadını çıkartmaya çalışıyordu. Ne hoştu ki bugünün ilk dersinden de gülümseyerek çıkmış ve öğle arasında soluğu okulun yanında bulunan bu küçük parkta almıştı. Aklına birbirini takip eden ama aynı zamanda birbiriyle alakasız olan bir sürü düşünce sahip çıkarken kalbindeyse tamamen farklı duygular filizleniyordu. Heyecanlıydı, bir o kadar da gergin hissediyordu. Gülümsedi uçan kuşlara ama sanki kıvrılan dudaklar ona ait değilmiş gibiydi.

Hava dünün aksine bugün oldukça açıktı, güneşi gördüğü için kendisini çok şanslı hissediyordu. Ne güzeldi yaşamak, hayatı doyasıya sevmek ve her yeni güne mutlu uyanmak. Elbette, hayat her zaman pozitif değildi, bazen şanssızlıkların içinde kendini ararken kaybolabiliyordu insan ama en önemlisi o zaman da bile umudunu kaybetmeden tekrardan yükselebilmekti. İnsanlığın bir sonu vardı ve o sona iyi bir halde gidebilmek kendilerinde bitiyordu, önüne konulan birçok engelden başarıyla geçmek güzeldi, geçebilmeyi denemek bile öyleydi.

İstenilen şeylerin olması gereken zamanda değil de sonrasında hiç beklenilmeyen bir anda gerçekleşebileceğine inananlardandı kadın. Beklenilmeyen hediyeler hep mutluluk verici olurdu ona göre, bu yüzden inancı tamdı. Bu düşünce günün sonunda yatağına mutlu girmesine sebep olurdu. Lüzumsuz bir olay için ağlayarak vakit öldürmektense, gülerek 'bunu da atlatabilirim, ne var ki?' diyebiliyordu. Önünden geçen kadının baharatlı parfümünün kokusunu çekti içine, ciğerlerini şenlendiren hoş bir kokuydu. Gözleri, o kokunun sunduğu hayal dünyası için kapanmıştı çoktan. Çiçeklerin renklerini ihtişamla sergilediği güzel dünyada birkaç dakikalığına da olsa sakinleştirdi düşüncelerini. Önünden geçip giden ve bir daha göremeyeceği hatta o anda bile görmediği insanların bakışlarını, akıllarından neler geçirdiklerini tahmin edebiliyordu. Peki, kimin umrundaydı?

Dün gece yağmur sesinin arasına karışmış o erkek sesi ara ara yokluyordu kulaklarını. O dalgınlık ve sersemlikle hala bir rüya gördüğünü düşünüyordu ama gözler yalan söyler miydi? Ilık havaya rağmen ürperdi, içi titrer gibi oldu. Kafasını usulca iki yana sallayıp düşüncelerinin hepsini etrafa saçtı. Kol saatine baktığında, öğle arasının bitmek üzere olduğunu fark etti ve oturduğu banktan kalktı. Öğleden sonra altıncı sınıfların dersine girecekti ve ergenliğe yeni adım atmaya başlamış çocuklarla iletişim kurmak onun için her zaman zor olmuştu. Yalan mı söylesin, biraz daha gerildi bu aklına gelince. Zamanın gençleri daha da bir kurnazdı, kendisi de çok yaşlı değildi tabii ama bir farklıydı, herkes kendi yaşından büyük davranmaya o kadar meyilliydi ki, Ferah bazen karşısında kendi arkadaşı mı var yoksa öğrencisi mi var anlamakta güçlük çekiyordu.

Okul güvenliğine gülümseyip içeriye girdi. Gençler okulun geniş avlusunda koşturup gülüşüyordular. Bir köşede bir grup genç kız aralarında fısır fısır konuşup kikirdeşiyorlardı. Onları görünce insanın küçüklüğüne dönmesi ne hoştu, ama ne yazık ki onun üniversiteye kadar hiç böyle bir arkadaş grubu olmamıştı. Sosyal birisi değildi, pek ihtiyacının olmadığı konusunda da kendisini fazlasıyla inandırmıştı doğrusu. Eh, ergenliğin getirdiği bazı huysuzlukların arasında bu da olduğu için kendisine bazen çok kızıyordu. Üniversiteye geçtiğinde bir anda ayçiçeği gibi açılıvermişti, fakülteye giderken hayatının hiçbir döneminde göstermediği özeni gösteriyordu kendisine. Dikkat çekmek istiyordu ve bunu başarıyordu da, zaten çirkin bir kız değildi. Bunun her zaman bilincindeydi.

Öğretmenler odasında kimse yoktu, zil çalınca herkes sınıflarına gitmiş olmalıydı. Kendisine verilen dolaptan kitaplarını aldı ve ikinci kata çıkmak için hareketlendi. Bugün ilk gün olduğu için tanışma ağırlıklı geçmişti ilk dersi, bu da öyle olacaktı. Yirmi sekiz kişilik sınıfta herkesi tek tek tanımaya özen gösterecekti. Staj yaparken en sevilen stajyer öğretmenlerden birisi olmak çok hoşuna gitmişti, haftada bir gün okula gidiyordu ama gittiği gün her tenefüs arasında özellikle kız öğrencileri gelip onunla konuşacak çeşit çeşit konu açıyordu. Hiç sıkılmadan onlarla dakikalarca sohbet ediyordu Ferah, onların yüzlerindeki gülümsemenin sahibi olmak çok hoşuna gidiyordu. Lisede öğretmenleriyle yaşadığı travmatik olaylardan sonra asla öyle bir öğretmen olmayacağına dair söz vermişti.

Sessizliğin ŞarkısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin