21. ''Ateşle Oynama.''

Depuis le début
                                    

Meira içimdeki mezarlıktan bir filiz yeşertmişti. Henüz küçük de olsa kökleri gittikçe yayılan ve belki de ilk defa gerçek anlamıyla nefes almanın ne demek olduğunu gösteren bir hayat ağacına dönüşme yolunda ilerliyordu.

Meira benim de bir insan olduğumu hatırlatmıştı sanki bana. Sol yanıma dokunmuş ve bak, demişti, burada bir kalbin var. Burada bir hayat var.

Bunca şeye rağmen onu sevmeyecek de hangi cehennemin dibine gidecektim?

Akşam 8 suları, elbette provasını izlemiş ve bittiğinde de bahçeye çıkmıştım. Duvar kenarına sırtımı yaslamış sigaramı içiyor ve Meira'yı bekliyordum. Belki yarım saat olmuştu ama beklemesi bile keyifli geldi, soğuk hava iliklerime kadar işlerken kafamda yapacağım devrimleri düşünüyordum bir yandan da. İşim için, Polat'ı piyasadan tamamen silmek ve her şeyi legal bir hale getirebilmek için izleyeceğim adımları tartıyordum kafamda.

O sırada biri çıktı konservatuarın bahçesinden, hemen kenarda duvara yaslanmış duruyordum, beni fark etmedi başta. Serdar denen herifti, Meira'nın şu orkestra ekibinden arkadaşı... Çıkışta birini bekliyor olmalıydı o da, telefonuyla ilgileniyor ve bana dikkat etmiyordu.

''Canım,'' diye mırıldandım bu sırada kendi kendime.

Serdar bana doğru baktı. ''Efendim?'' diye sorduğunda, ''canım,'' diye tekrarladım kendimi, ayağımla yerdeki taşa vurdum ve sonunda kafamı kaldırıp ona baktım. ''Öyle herkese canım mı dersin?''

Serdar'ın kafası karışmış göründü ''anlamadım?'' diye sorarken.

Bir refleks gibiydi, ''gel anlatayım,'' karşılığını verişim ve ona doğru bir adım atışım ama ikimizden de bağımsız bir şekilde yükselen sesle beraber duraksadım.

''Serdar?''

Meira'ydı gelen, hemen durdum olduğum yerde. Kenardan birden çıkıvermiş ve beni hazırlıksız yakalamıştı. Serdar ise buna hazırlıklıymış gibi, ''seni bekliyordum ben de,'' diye yanaştı hemen ona.

Meira o güzel, özgüvenli duruşuyla karşısına geçti ve mesafeli, yeşil bakışlarıyla Serdar'a baktı. ''Evet?''

Serdar bir anlığına gerilecek olduysa da ''İlkbahar Balosuna kiminle gideceksin?'' diye sordu. ''Kavalyen var mı?''

Ben ne döndüğünü anlayamadan fikirsiz bir şekilde üçüncü şahıs olarak geride kalırken, Meira ''yok,'' dedi basitçe.

Fırsatçı pezevenk Skye Terrier Serdar ise hemen, ''benim de yok, beraber gidelim diyecektim,'' diye atıldı tabii.

Meira sıkılmış ve ilgisiz göründü, ''peki, bana fark etmez, kimse sormadı zaten,'' dedi.

Bir dakika bir dakika, ''ne balosu? Ne zaman?'' diye girdim araya birden.

Serdar bana ters bir bakış atıp, ''görüşürüz o halde,'' dedi Meira'ya ve dönüp giderek bizi yalnız başımıza bıraktı.

Meira ise, "önemsiz bir şey,'' diye geçiştirdi beni.

''Bilmek istiyorum.''

''Sosyetelerin balolarından biri işte,'' derken saçlarıyla oynamaya başladı dalgın dalgın. ''Maskeli balo.''

''Bana söyleseydin ben-''

''Sen mi teklif ederdin?'' derken bakışlarını bana doğru kaldırdı. Bu ani karşılık beni bir anlığına susturacak gibi oldu. Ona aniden maruz kalmak beni olduğum yere mıhlayabilecek kadar güçlü bir etki bırakıyordu üzerimde.

Lilith'in GözyaşlarıOù les histoires vivent. Découvrez maintenant