DAVET-5

185 27 7
                                    

Caroline:

Yaşadığım şoktan sonra eve gelmiştim.
Akşamın bir saati olmuştu ve benim evim berbat halde! Evet kesinlikle berbat hemde.
Her yere elbiselerim saçılmıştı. Son eve geldiğimde görünmeyen bistuyerimi bulmaya çalışmıştım sonrasında ise evi bu şekilde bırakıp çıkmıştım.

Toplamam gerekiyordu ama yapacak durumda değilim. Tanrım korkunç nasıl bu kadar dağılabilir!

Toplayıp toplamamak arasında kalsamda toplamayıp odadan çıktım. Banyoya geçtim, Üstümdekilerden kurtulup pembe rahat pijama takımımı giydim.
Uyumam gerekiyordu Kaç gündür iğrenç durumdaydım göz altlarım bile şişmiş gibiydi.
Geri odaya döndüğümde sanki hiç elbiseler dağılmamış gibi yatağıma adımladım.
Bence o kadarda facia durumda değildi(!)

Yatak örtüsüsü kaldırıp yatağın içine geçtim.
Ne zaman başımı yastığa yaslasam aklımın köşesindeki düşünceler ortaya çıkardı.
Normal bir yaşamım yok, arkadaşlarım normal değil, ailem yok gibi düşünceler olsada bu aralar aklımı çelen kişi Klaus mikaelsondı.
Çok değil kaç saat önce ailesinin kötü durumunu öğrenmiştim. Bu garip gelmişti.
Aslında düşünürsem kötü biri olarak yaşadığı şeyleri hakediyordu. Elena'nın teyzesini öldürmüştü hemde acımadan isteyerek.

Ne kadar kötü biri olduğunu bilsemde aklım karışıktı onunla.

Sağ tarafıma döndüğümde penceremin açık kaldığını fark etmiştim. Yataktan kalkıp kapatmak için pencereye doğru yürüdüm.
Evde tek olmak beni eskisinden de korkutmaya başladığını anladım. Kesinlikle korkunçtu.
Pencereyi kapattım, perdeyide çekip geri yatağıma geçtim.

Asla yatamıyorum bu evde yatsamda doğru dürüst olmuyordu.
Hafiften gözlerimi kapatıp saçma şeyler düşünmeliydim belki yatabilirdim.

°°°°°°°°°

Bir insanın evi niye bu kadar dağınık olur!
Son kalan kırmızı rengi elbiseyide dolaba yerleşetirip rahat bir nefes aldım.
Kalktığımdan beri evi topluyordum. Sonunda evdeki karmaşadan kurtulmuştum.

Aşağı merdivenlerden geçip mutfağa girdim.
Saat 15.09 geçiyordu. Elimdeki telefonu dezgahın üzerine koydum. Bu kadar saat evi toplamak çekilecek iş değildi.

Fazlasıyla acıkmıştım. Dolabın kapağını aralayıp içine baktığımda gördüğüm manzaraya gözlerimi belerterek baktım küçük tencerelerde kaç zamandır ne yemek olduğu bile belli olmayan, kokusunun kanalizasyona benzediği
Bir koku dolaba sinmişti. Tanrım korkunç!
Dolabı kompe dışarı atsam en fazla ne olabilir ki?

Mutfakla uğraşmak yerine vazgeçmiştim sonra dışarı çıktığımda yiyebilirim.
Dolabın kapağını geri kapatıp mutfaktan çıkacakken telefonumun titreme sesi geldi.
Dezgaha bıraktığım telefonu alıp yazan isme baktığımda Stefan olduğunu görmüştüm.
Yanıtlayarak kulağıma yerleştirdim.

"Caroline? "

"Stefan hey! Nasılsın"

"İyiyiz, hepimiz malikanedeyiz seninde gelmen gerekiyor ufak bir akşam yemeği olucak."

"Nasıl bir yemek bu? Kanlı mı? "
Stefan'ın gülme sesini işittim. Hadi ama ne diye gülüyor ki? Gayet mantıklı soru.

"Hayır Caroline normal bir akşam yemeği.
Mikaelsonlarda olucak. "
Kaşlarım şaşkınlıkla kalktığında ne tepki vereceğimi bilemedim.

"Mikaelsonlar derken? Kökenler mi? "

"Caroline geç kalmadan gel sen sonra anlatırım."
Telefon kapandığında şaşkınlıkla etrafıma baktım. Bu yemek neyin nesi olucaktı?

~TUTSAK~Onde histórias criam vida. Descubra agora