Final • 1/3 •

Start from the beginning
                                        

"Geç kaldın, Jeon. Çok geç."

"Bana ne olduğunu anlat ya da siktiğimin çenesini kapat." Neredeyse bağırmıştım.

"O gitti. Neden diye sorma, çünkü ben de bilmiyorum!" O da bana bağırarak karşılık verdi. Gitti.

Gitmişti. Öyle mi?

"Nereye?" Kendi sesimi sadece ben duyuyor gibiydim.

"Lancaster'a geri döndü. Sakın bir delilik yapayım ve Lancaster'a gideyim deme çünkü boktan bir masalın içinde değiliz." Ta ki, Solar bana cevap verene kadar.

Neden bu kadar soğuktu? Beynim tüm işlevini yitirmiş gibiydi ve donuyordum. Vücudumdan keskin bir titreme geçti. Siktir, gitmişti!

Telefonu kapatmak üzereyken Solar buz gibi sesiyle devam etti. "Dün bir arama geldi ve Yoongi adında biri onu evine çağırdı. Orada ne bok döndü bilmiyorum ama seninle ilgili olduğuna kalıbımı basarım, Jungkook. Senin yüzünden."

Nefretle çıkan sesi yutkunmama sebep oldu. "Her zaman olduğu gibi."

Telefonu yüzüme kapadıktan sonra uzun bir süre olduğum yerde, kapının önünde soğukta bekledim.

İnsanlar işten çıkıp evlerine döndüğünde birkaç kahkaha sesi kulağıma doldu. Mutlu ailelerin evlerinin ışıkları yandığında akşam üzeri olduğunu fark ettim. Göğüs kafesimi inip kalkması nefes alabildiğimi yeterince kanıtlıyordu ama ben neden öyle hissetmiyordum? Sanki boğuluyordum ve kimse bunu göremiyordu. Kahkahalarına devam ediyorladı ve kimse beni olduğum yerde dikildiğimi görmüyordu.

Zaten hep öyle olmaz mıydı? Siktiğimin yalnızlığı ile yine başbaşa kalmıştım.

Ağır adımlarla arka bahçeye yöneldim. Mutfak kapıları kolay açılırdı. Kilidi bozuktu. Birkaç kez tamir etmeleri için konusunda uyarıda bulunduğum günleri anımsadım. Ve Jimin ile olan didişmelerimizi.

"Sana o lanet kilidi yaptırmanı söylemiştim!"

"Orada bir kapı olduğunu kimse bilmiyor bile, artık kafandaki hırsız veya sapık girebilir teorilerini atabilir misin?"

"Tanrı aşkına Jim, Bradford'da yaşıyoruz. Burada her türlü pislik var ve sen bana gece yarısı eve hırsız giremeyeceğinin garantisini mi veriyorsun?"

"Demek istediğimi anlamıyorsun, Jeon. Kimse bir arka bahçe ve orada mutfak kapısının bulunduğunu düşünemez. Lanet olsun, ben bile geçen yıl fark ettim! Şimdi rahatla lütfen, çünkü ne bu eve, ne de benim odama sapık veya hırsız giremez. Tamam mı?"

"Ya ben? Arka bahçeyi de, mutfak kapısını da biliyorum. Ya beni nasıl engelleyeceksin, Park?"

"Gece yarısı evlere girmek gibi bir huyun mu var?"

"Sadece senin evin ve odan. Sadece senin, Park."

Mutfak kapısından içeriye girdim. Solar haklıydı. Onlar gitmişti. O gitmişti.

Park ailesi yaşamanın ne demek olduğunu bana öğretmişti. Bayan Park anlayışlı olmayı ve gerçek sevgiyi bana göstermişti. O kadının kalbi o kadar genişti ki...

Minji, inanmayı, gerçekten inanmanın ne demek olduğunu bana göstermişti. Minik dudaklarının hareketlenmesi belirdi gözümün önünde. "Dua ettim. Tanrı'ya yalvardım ve şimdi iyileşiyorum, Jungkook. Bunu görebiliyor musun? Oysa yaptığım tek şey, sadece bir gün iyileşebileceğime inanmaktı."

Jimin...onun öğrettiği çok şey vardı.

Anlatamazdım. Anlatılabilir şeyler değildi zaten. Hissedilirdi.

Jimin'in odasına doğru yürürken telefonun ekran kilidini kaydırıp rehbere girdim.

"Neden?" Diye sordum telefonu açtığında, sesim pürüzlü çıkmıştı. "Neden her şeyi bombok ettin, Yoongi?"

Ona Yoonie dememiştim. Samimi konuşacak havada değildim.

"Özür dilerim, Jungkook. Takip işini anlatmamalıydım."

Odanın kapısına geldim ve bir şey demeden telefonu kapattım. Kapıyı araladığımda asla fark edemediğim kokusu burnuma doldu. Siktir.

Kapıyı arkamdan kapatıp odanın ortasına yürüdüm. Gardırobun kapakları açıktı ve içinde hiçbir şey yoktu. Ona dair hiç bir halt yoktu odada.

Sadece...yatağın üzerinde ona aldığım hediye vardı. Söz verdiği gibi açmamıştı. Yatağa oturup, hediyenin yanındaki oyuncak ayıyı elime aldım. Benden kalan her şeyi bırakmıştı. Oyuncak ayıyı bile.

Mavi paketi kenara ittim ve ayaklarımı uzattım yatağa.

Kafamı yastığına koydum ve derin bir nefes aldım. "Gitmemeliydin. Beni dinlemeliydin."

Ayıcığı kucaklayıp kendime bastırdım. Siktir. Onu özlüyordum. Bu dayanılmaz bir histi. Bana yaşattığı onca hisse bir de bunu ekleyeceğini düşünmezdim.

Bedenim kokusuyla mayışırken göz kapaklarım kapanmak üzereydi. "Sana ihtiyacım varken gitmemeliydin, sarışın."

***

ғᴏʟʟᴏᴡᴇʀ | ᴊɪᴋᴏᴏᴋWhere stories live. Discover now