Jungkook'un görüşünden,
"Demek ki, çalışmalarını bitirdin?"
Gülümseyerek Jin'e döndüm. "Evet, ona söz verdiğim gibi, çalışmaları gören ilk kişi o olacak."
"Bu...cidden kafa karıştırıcı. Her şeye ihtimal verebilirdim ama senin nefret ettiğin bir kişiye karşı böyle davranmana...ne bileyim tuhaf işte. Ve bir ilk?"
"Ah," ilkti. Kesinlikle bir ilkti.
"Her neyse, şimde nereye gidiyoruz?" diye sordu. Kaportaya yasladığım kıçımı çektim. "Aslında benim başka işim var. Yani, Hell'e gelemeyeceğim. Üzgünüm, dostum-"
"Pekala, kapa çeneni ve kime gidiyorsan, siktir olup git. Bizi yeterince boşladın zaten," gülerek söylediği için alaya aldığını anlamıştım.
Ona katıldım ve kahkahasına eşlik ettim. "Bensiz hiçbir kızı ağına çekemiyorsan, itiraf etmelisin, ahbap."
Sesli bir kahkaha daha atıp küfür etti. "Siktir git yoksa elimde kalacaksın, koca oğlan."
Vakit kaybetmeden arabaya bindim ve onu sokağın ortasında bırakıp Jimin'in evine sürdüm.
***
Kendimi görmek isterdim. Cidden. Dışarıdan nasıl gözüküyordum?
Seksi ve mükemmel?
İçimdeki egoist konuştuğunda gözlerimi devirdim. Demek istediğim, elbette, bu değildi. Mükemmel olduğumu biliyordum ama duygularımı belli eden sersem gibi mi hareket ediyordum? Bilmek istediğim şey buydu. Heyecanlı gözüküyor muydum mesela? Ya da aceleci?
Zile bir kere bastım ve beklemeye başladım. Her zamanki gibi gözlerim pencerelerden içerisini gözetliyordu. Muhtemelen Jim yine uyuyakalmıştı, Minji televizyon izliyordu ve Bayan Park da onlara kapıya bakmaları gerektiğini söylüyordu. Hafifçe gülümsedim ve bir kez daha zile bastım.
Sonra bir kez. Ve bir kez daha.
Ama kimse açmadı.
Geriye doğru bir-iki adım atıp pencereye yaklaştım ve elimle perde yaparak içeride kimse var mı diye kontrol ettim. Görünürde kimse yoktu.
Telefonu cebimden çıkardığımda alışverişe gidebilme ihtimalini düşündüm. Sonuçta, yarın balo gecesi düzenleniyordu ve alışverişe çıkmaları normaldi.
Rehberde Jim'i bulup aradım ve beklemeye başladım. Telesekretere yönlendirildiğimde iyice merak etmeye başlamıştım. Telefonu kapalıydı.
Pekala, bu durumda annesini aramam gerekiyordu ama lanet olsun ki, numarası kayıtlı değildi. Elimi belime koyup kimi arayabileceğimi düşünüyordum ki, aklıma Taehyung geldi. Taehyung büyük bir ihtimalle Solar'ın yanındaydı ve Solar kesinlikle nerede olduklarını bilirdi.
"Dostum," Taehyung bekletmeden açtığında derin bir nefes aldım.
"Solar nerede?"
"Ne oldu?"
"Uzatma da söyle, nerede?"
"Yanımda," garip hışırtılar eşliğinde devam etti. "O bugün...biraz tuhaf, ben de anlamadım. Sen neden aradın?"
Siktir. "Bana hemen Solar'ı ver. Hemen."
Taehyung gittikçe sertleşen ses tonumu fark etmişti, bu yüzden uzatmadı.
"Hey," Solar'ın boğuk sesini duyduğumda bir kez daha küfrettim. Bir halt oluyordu ve ben ne olduğunu bilmiyordum. Lanet.
"O nerede?" Dedim direkt. Sinirlenmeye başlıyordum ve bu hiç iyi değildi.
YOU ARE READING
ғᴏʟʟᴏᴡᴇʀ | ᴊɪᴋᴏᴏᴋ
FanfictionJeon Jungkook, Tong Lisesi'nin popüler iki erkek grubunun birinin lideri. Min Yoongi ise onun en yakın arkadaşlarından biri olup, günün birinde ondan bir şey ister. Hoşlandığı oğlanı 'takip' etmesini! . . . . . Hikayenin kurgusu ve hakları @ScPattz...
