chan'la yaşamak

321 52 22
                                    


"aşkım aşkım aşkım!!"

açılan kapıyla gülerek kendimi chan'ın üstüne bırakırken — boynuna sarılmıştım — başta afallayıp düşecek gibi olsa da toparlanmış, belimden tutmuştu beni. yüzündeki hafif tebessüme rağmen çıkan gamzelerine minik öpücükler bıraktım.

"çok özledim seni." diye mırıldandı içeri geçerken. uzak mesafelerde değildik ama işlerimizden dolayı da pek görüşemiyorduk. "ben de seni." dedim dudak büzerek.

çenemi iki eliyle tutmuş ve hafifçe sallamış, kendince sevmişti beni. içeri girip koltuğa oturduğunda ben de onun dizine yan bir şekilde oturmuştum. "yer mi yok yavrum sana da geldin kuruldun kucağıma?" yavrum demesine erirken daldığımı fark etmiştim. "kucağında oturmamı istemiyor musun?" diyerek kalkar gibi yaptığımda hızla belimi tutmuş, tekrar oturtmuştu.

"hayır, ne alakası var? böyle daha iyiyim ben." gülüp gıdıklamak amacıyla beline dokundum chan'ın. ufak bir boğuşma sonucu o koltuğa uzanmış bense onun üstünde onu gıdıklıyordum. "gıdıklanan kişi ben değilim yalnız." diyerek beni gıdıklamaya başlamıştı.

bir süre gülüştükten sonra yorulduğum için onu gıdıklamayı kestim. "aşkım." diye mırıldandım. "hm?"

"şimdi ben kediye dönüşsem sonra evinin önüne kediye dönüştüğümü anlaman ve bana yardım etmen için gelsem tanır mıydın beni?" bir süre boş boş baktı bana chan. "iner misin üzerimden?"

yalandan gözlerimi büyütürken elimle ağzımı kapattım. "cevap bekliyorum yalnız ben?" dedim. "tanırdım balım tabii. sen diğer tüm kedilerden farklı olacağın için." dedi tebessüm ederek. hafifçe omzuna vurdum. "yalan söyleme be. tanımazdın, geçen öyle demiştin."

"o geçmişte kaldı. ayrıca sonradan şaka yaptığımı da söylemiştim?" he he der gibi kafamı salladım. "inanmamıştım ben o gün. uzatmamak için tamam demiştim."

"böyle şeyler yapar mıydın?" çok kısık sesle mırıldandığı şeyi duymadığımdan, "efendim?" demiştim.

"bir şey yok güzelim. tanırdım bu arada seni, en güzel kedi sen olacağından." kahkaha attım. "şapşiksin sen ya." diye mırıldandım gülümsemeye devam ederek. "öyle miymişim?" bakışlarını benden ayırmıyor, dikkatle gözlerimi izliyordu. "öyle."

"hadi gel, sana yemek hazırlamıştım." ayağa kalkıp beni de kaldırdığında el ele tutuşarak mutfağa geçtik. ben masaya otururken o yemek koyuyordu. biraz telefonumda gezindikten sonra chan'ın önüme koyduğu tabağı yemeğe başladım. "of sonunda mideme doğru dürüst şeyler giriyor." dedim ağzım dolu dolu olmuşken.

"diyorum sana benimle yaşa diye. çok iyi de bakarım hem." dedi chan şişen yanağımı iki parmağıyla sıkarken. "çok isterim valla aşkım. karnım doyar, her gün sarılarak uyuruz." dedim lokmamı yutup. "e, seni durduran şey ne?" çubuklarımı tabağa bıraktım. "anlamadım?"

"benimle yaşamana engel olan şey ne diyorum?" oldukça ciddi gözüküyordu. "senin bir iş sistemin var. bazen geç geliyorsun eve bazen erken. ee benim de üniversitem var, her gün farklı saate dersim oluyor."

"yine de bunun bir problem olduğunu düşünmüyorum. bu konuda ciddiyim jeongin, seninle yaşamayı çok isterim. sabah uyandığımda seni yanımda görmeyi, beraber yemek yemeyi, alışverişe gitmeyi.."  düşündükçe kafama yatıyordu plan sanki. "tamam.. bunu bir süre sonra daha kesin bir şekilde konuşuruz. ama şimdi değil. benim sınavlarım var, sen de yoğunsun." kafasını salladı onaylama amaçlı.

chan'la yaşamak asla kötü olmazdı. her gün onunla olmak, aynı masada oturmak düşününce oldukça güzeldi.

'

—-

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

—-

kitabim oldugunu unutmusum sanki ya

yildiza basip yorum yapmayi unutmayin💓

gorusurzz

toxic, jeongchanWhere stories live. Discover now