yerde çorba yapmak

333 54 30
                                    


kapıyı çalıp heyecanla açılmasını bekledim. chan'la uzun zamandır buluşmamıştık, fazlasıyla özlemiştim.

açılan kapının ardındaki bedene sıkıca sarılmayı düşünürken gördüğüm hali beni şoka uğratmıştı. saçları dağınık, bakışları yorgun ve yüzü soluk. bu haliyle bile mükemmeldi gözümde.

daha fazla beklemeden sıkıca boynuna sarıldım. o da ellerini belime sarıp yanağıma tüy gibi bir öpücük bıraktı. kollarımı hâlâ boynundayken kafamı geri çektim yüzünü görmek için. "çok yorgun görünüyorsun."

kafasını salladı sadece. konuşmaya mecali yoktu sanki. "hadi içeri geçelim de uyu hemen." diyerek elini tuttum ve yatak odasına sürükledim onu.

yatağını görünce atlamıştım direkt. kollarımı açıp gelmesini beklerken tebessüm etti. hızla göğsüme sokulup gözlerini kapattı. saçlarını okşamaya başlarken mayıştığını biliyordum. "neden bu kadar uykusuz kaldın ki? tek günde bitirmene gerek yoktu."

omuz silkti. "yorumlamak istedin." işte böyle şeyler kalbimde büyük bir ağrı yaratıyordu. tatlı, can yakmayan bir acı. sevildiğimi hissettiren hoş bir duygu. chan sırf istedim diye uykusuz kaldığı için bana ne kadar değer verdiğini anlayabiliyordum. ve bunu söyleyişi, haliyle, beni duygulandırmıştı.

kafasını kaldırıp yüzüme baktı. "ne oldu?" diye mırıldandı. "sadece.. benim için bir şeyler yapman hoş. sevildiğimi hissettiriyor. yine de sana zarar verecek bir şeyse yapma. tamam mı?"

kafasını salladı. birkaç dakika sonra düzenli nefes alış seslerinden uyuduğunu anlamıştım. yavaşça yataktan kalkıp kafasını yatağa koydum ve üstünü örttüm.

çorba yapabilirdim chan'a. hasta değildi ama el yapımı çorba iyi gelirdi.

malzemeleri çıkarıp tarif açtım. yemek yapmakta kötü değil, berbattım. bir yandan tarifi okuyor bir yandan karıştırmaya çalışıyordum.

ve anlamıştım ki, ben bu işi batıracaktım.

"ne oluyor?"

uykusunu almış gibi görünen, buna rağmen gözünü açmakta zorlanan chan yerde oturmuş çorba yapmaya çalışan bana bakıyordu.

birden kahkaha atmaya başlayınca sinirim bozulmuştu. "ne gülüyorsun be?" dedim kollarımı göğsümde birleştirirken.

kahkaha atmaya devam ederken zorla konuştu. "güzelim bu halin ne senin?" pekala, ayakta durmaktan yorulduğum için yerde oturuyor olabilirdim. yerler, tezgah ve tüm mutfak unla kaplı olabilirdi. iki defa tuz yerine şeker attığım için açıkta 2 tencere de olabilirdi.

yine de fena değildim, ha? yerde çorba yapmak yorucu bir iş değildi.

"of sus chan ya. sana iyilik yapmaya çalıştım kafamda patladı." sonunda gülmesini durdurabilmişti. yanıma yaklaşıp parmağıyla burnumun üstünü sildi. — muhtemelen un vardı, her yerde olduğu gibi.

"iyi de sen yemek yapamazsın ki. beni bekleseydin beraber yapardık." dedi mutfağa göz atarken. "sürpriz olsun dedim işte kötü mü yaptım." dedim triplenerek. üstüme eğilip yanağımı öptü.

"güzel yapmışsın balım. hadi toplayalım da tekrar yapalım şu yemeği." diyerek elini uzattı ve beni kaldırdı yerden.

daha sonra beraber mutfağı temizledik. "şimdi ben yapacağım sen izleyeceksin. bir de malzeme istersem bana vereceksin." beni belimden tutup tezgaha oturttu. o yemek yapmaya başladığında ben de onu izlemeye başladım.

normal bir şey yapıyordu ama sanki olağanüstü bir şey yapıyor gibiydi gözümde. sevmek böyle bir şeydi anlaşılan. sevdiğinizin her hareketinizi gözünüzde büyütmek. yorgun, hasta, berbat bir halde bile olsa mükemmel göründüğünü düşünmek.

"ne oldu balım, daldın?" chan kafasını tencereden kaldırıp bana baktı. omuz silkip gülümsedim. "sana çok aşıkmışım, onu fark ettim." gülüp yanağını uzattı. gamzesine minik bir öpücük bıraktım.

"bazen ben de dalıyorum. sonradan fark ediyorum seni düşündüğümü. her hareketin tatlı geliyor gözüme böyle."

kollarımı sıkıca chan'a sardım. bazen kavga etsek, bir şeyler yaşasak bile günün sonunda birbirimizin kollarında buluyorduk kendimizi.

—-

jeongin'in dedigi sey dogru ama hislerini birbirlerine tamamen soyleyemediler mesela chan bu kiskanclik isinden yoruldu ama jeongin icin dayaniyor

duzyazi istenmistiiii

yildiza basip yorum yapmayi unutmayin💓

gorusurzz

toxic, jeongchanWhere stories live. Discover now