🔫4. Lem-Yezel,Yürüyüş

3.2K 194 17
                                    

🚨 Mihre-i Lem-Yezel 🎨

Gııızzzz yorum yapın yorum! Oy anacım yüz tane kitap yazdım ve yüz kitapta da bunu dedim. Yeter da!

Ay bu arada minnoş mesajlar geliyor. Çok tatlı dönüşler alıyorum. Yeni gelenler benim karakterleri bilmediği için bir şaşırıyor. Tabi alışmışlar polyanna romantik kızlara bunları görünce bir şaşırdılar.

Kimden esinlendiğime gelirsek kuzular kendimi seviyorum ne yapayım başka ilham yok😂İşte alışın güçlü, kendi kafasına estiğini yapan karakterlerime çünkü acınası gelmez.
Bir videoda ilişki koçu "Erkeklere biraz erkek olduğunu hissettirin, yardıma muhtaç durun"demişti. Benim karakterleri görse bir de benim karakterim olduğunu bilse şok yaşar😂

“Dünya geçici bir faydadan ibarettir. Onun fayda sağlayan en hayırlı varlığı dindâr kadındır.” (Müslim, Radâ, 64; Ayrıca bkz: Nesâî, Nikâh, 15; İbn-i Mâce, Nikâh, 5)

4.Bölüm
(Mihre'nin başı belada)

Nerede bu baş belası ya hava çok soğuk. Of kimsecikte yok. Şakir denen adam ve bir kaç güvenlik dışında kimse yoktu. Kollarımı birbirine sarıp hala kurumamış üstümle etrafta geziniyordum.

Vali bey ona ceza bana çizim vermişti. Evde yaparım demiştim ama benim yaptığıma dair kanıt olması gerekmiş. Ulan bari verdiğiniz paraya değer.

Yavaşça yürüyüp Şakir'in yanına gittim ve "Ağdacı...aman Hamza Beyi gördünüz mü?"dedim. Cidden nereye gitti bu? Allah'ım adamın görünme ve kaybolma gibi güçleri var.Allah bilir şimdi nereden çıkacak.

Şakir gülerek baktı ve "Bir yarım saat önce Mihre 5dk içinde bahçeye gelmezse işinden olur dedi"deyince gözlerim açıldı. Sen de bunu bana şimdi mi söylüyorsun? İnanmıyorum resmen kumpasa getirildim. Sinirle üstüne yürüdüm ama duramam ya of!

Sinirle bakmayı kesip hızlı adımlarla dışarıya çıktığımda bahçeyi aramaya başladım. Arkada mı acaba? Usul adımlarla arkaya gittiğim de ağaçlık alan vardı. Ağaçlık alanın ortasında kocaman bir alan vardı. Vay canına hiç böyle düşünmemiştim çok romantik duruyor. Sırıtarak bakarken birden alanın en başında sandalyede, gözünde gözlük, bir bacağını dizinin üstüne koymuş elinde çay ve yanında termosla duran adamı gördüm.

"Ruh hastası!"

Gerçekten bu adama akıl sır erdiremiyorum. Kollarımı birbirine sarıp "Çağırmışsın ama şimdi söylediler"dedim. Oysa yine de gelesim yoktu. Şuna bak gören de arka sokakların bilmem kaçıncı bölümü çekiyor sanır. Gerçi orada oynamaması için sebebi yok. Tip desen baya baya yeter,eh zaten polis, oyunculuğunu da hastanede gördüm gayet iyi.

Hele bir tatlı dilli! Yılan olsa deliğinde duramaz!

"Evet ve sende etrafına bakmayı akıl etmedin. Sabah direkt çizimi bırakıp çık git"dedi. Egoya bak egoya! Bunun burcu ne acaba? Kasıntı herif!

Karşısında durdum ve "Bunu sana soracak değilim! Ayrıca çizimime bakıp değerlendirme yapacaksın bağ bahçe ne alaka? Parkura çıkıp mülakat mı yapacaksınız?"dedim. Onda bile kalırım. Şu adamda bu surat varken değil günümün aydınlanması şu an konuşmam bile mucize.

Hamza beyimiz yerine daha da yaslandı ve çayından bir yudum alıp "Aslında güzel fikir. Hattaaaa"deyip aklına fikir gelmişçe gözlük arkasından bakarak "Hatta bir şans veriyorum. Eğer sabah ezanına kadar bu parkuru yürürsen seni bizzat ben işe aldıracağım"dedi. Ne? Bu ne dediğinin farkında mı? Şu an saat akşam sekiz ve sabaha kadar parkur mu? Hala çizim bile ortada yokken mi?

Elim belimde artık sinirlenmiş halde "Bana bak ego yığını benimle bu şekilde eğlenemezsin duydun mu? Ya sen...sen ne yaptığını sanıyorsun? Ne o tokat çok mu acı geldi? Ah bir yenisi eklemek için bu kadar aceleci olacağım aklıma gelmezdi"deyip üzerine doğru bir adım atmıştım. Fakat o birden "Hişş sakın tek bir adım daha atarsan bütün kameraların odağında olursun ve bana bile kalmadan mahkemelik olursun"dedi. Gerçekten....ıhhh bu ne biçim iştir ya!

Ben gidiyorum! Bu işi yapacağıma dilenci olurum daha iyi!

Ayağımı yere vurup hızla arkamı döndüm. Burada bir dakika daha kalamam. Resmen gururumla oynuyor. Ben onun oyuncağı değilim!

Bir adım attığım da gözümün önüne Gözde geldi. Hastane masrafı, babaannem, yakında bizi çıkaracak olan Nuray cadısı, giderler ve ilaçlar...Allah'ım biliyorum kolay iş zaten haram para gibidir ama...bu çok kötü...

Ayaklarım adım dahi atamazken ağdacının ayak sesleri gelmeye başlamıştı. Gölgesini gördüğüm yerde yanımda durdu ve derince nefes alıp "Sana başarılar. Koridorun sonundaki odadayım bir şey olursa...beni uyandırma"dedi ve çayından son yudumu alıp yürüme başladı. Çileden çıkmamak elde değil. Allah'ım delireceğim! Bu ne kadar kötü bir adam! Ne kadar iğrenç biri rabbim aklım almıyor! Gözlerimi kapayıp derince nefes aldım ve tenelmiş üstümün verdiği etkiyle üşümekten buz tutmuştum. Ama yürüyeceğim.

Ellerimi cebime koydum ve derince nefes alıp İbrahim erkalın düşünceli ayrılık klibindeki gibi yürümeye başladım.

Üşüyordum. Burnum akmaya başlamıştı ve durmuyordum. Evet sabah çıkıp gideceğim ama şu an bu zevki ona yaşatacağım. Düşmüş olduğumu görmeyecek! Benim her zaman daha iyi olduğumu ve daha iyi olacağımı bilecek! Pislik!!!

Bütün lambalar kapalı, sadece iki sokak lambası vardı. Saat on olmuştu. Ellerim cebimde kar gibi olmuş suratımı dahi kımıldatamıyordum. Zaman geçiyordu.

Saat gece üç olmuştu ve yürümek değil adım atamaz hale gelmiştim ama zorluyordum. Bir yerden beni izlediğine emindim durmaıdm ve yürümeye devam ettim.

Saat 5:00 olmuştu. Her yer karanlık ve köpek sesleri geliyordu. Adımlarım bebek adımlarına benzemişti ve değil yürümek takatim kalmamıştı. Bebekler gibi tek tük adım atıyordum.

Sabah 5:35 gelen ezan sesiyle ayaklarım durmuştu ama bayılmak üzereydim. Sallanan bedenimi hissedemiyordum. Başım dönüyor ve hatta kendimi dahi hissedemiyordum. Zorla ayaklarımı çevirip çıkışa bakarken camda bir silüet gördüm. Elleri cebinde bana bakan bir çift mavi vardı. Pis ağdacı beni seyrediyordu. Ayakta duramıyorum Allah'ım! Ağlamak istiyordum ama yapmadım. Tıpkı az önceki bebek adımlarıyla çıkışa doğru yürüdüm ve çiftlere tutunarak ön tarafa gelmiştim. Bir yerlere tutunarak girdiğim binanın sıcaklığı yüzüme aniden vurduğunda vücudum sızlamaya başlamıştı. Yüzüm, ellerim, bacaklarım sızlıyordu.

Şakir bana şok halde bakarken durmayıp içeriye girdim ve sol tarafta bana verilen odaya girdim. Oda sıcacık ve bomboştu. Tutunarak gittiğim yerde masada duran kalem ve kağıtları gördüm.

Bitkin,halsiz ve gerçekten yorgundum. Bilmem kaç saat yürüdüm ve şu an bayılmak üzereydim. Zaten atlatamadığım gribin vardı bir de bu üstüne gelmişti. Başımı masaya yaslayıp derince nefes aldım. Uyumak istiyordum. Sızlayan, ağrıyan ve hatta ağlatacak derece de kramplar giren vücudumu dinlendirmek istiyordum ama yapmadım.

Başımı kaldırıp telefonumdan Valinin resmini açtım. Titreyen ellerimle adamın kaba taslağını atmaya çalışıyordum. Kolumu kaldıramıyordum ama sürüklüyordum. Kaşı,gözü, ağzı, başı,dudakları derken tonlamaları da yapmıştım. Kalan kıyafetleri de üstün körü çizip masaya bıraktım. Artık burada kalmak istemiyorum.

Dinlenmenin verdiği az biraz güçle yerimden kalktım ve çantamı alıp kapıya doğru yürümeye başladım. Allah'ım sen bana yürü ya kulum dedin de benim mi haberim yok?

Kimseye görünmeden binadan çıkmıştım. Hava aydınlanmaya başlamıştı bile geçen minübüsü elimle durdurup bindim ve bulduğum ilk koltuğa kendimi attım. Artık duramıyorum....gözlerim kapanmıştı....

Mihre-i Lem-Yezelजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें