12. BÖLÜM: ATEŞ VE BARUT

640 65 59
                                    

HELLOOOOO AŞKLARIMMM.

AY NASILSINIZZZZ????

Ya ben şöyle bir baktım, dedim ki Lina, annem, sen bu millete niye cinnet geçirtiyorsun? İnsanlar adam akıllı krizsiz bir kitap okuyamayacak mı?

Sonra dedim ki,

Hayır.

Bu arada sınırın dolmadığının farkındayım aşklarım. Yine de bu bölümü atıp puf olacağım yeni bölümü yazmaya. Kısa sürede iki bölüm tutar sizi bence, hm?

Oylar atıldıysa, satır arası yorumlar halledilecekse..

İyi okumalarr?

Sınır 60 oy ve 160 yoruum

-

12. BÖLÜM: ATEŞ VE BARUT

Babamla bazen gece uyumadığımız zaman balkonda otururduk. Bir baba kız gibi değil, iki yabancı gibiydi oturmalarımız. Hatta bazı zamanlar birbirimizden o kadar habersiz yaşardık ki evin içinde birbirimizi gördüğümüzde şaşırırdık. Balkonda oturduğumuz gece, dosyalarıyla ilgilenirken, bitmiş sigarasını küllüğe bastırıp bana bakmıştı gözlüklerinin üstünden.

Bir konuşmanın geleceğinin farkındaydım, o bana hiç baba gibi yaklaşmamıştı, nasihat veren yaşlı bir amcaydı artık hayatımdaki varlığı. Öyle ki, alt komşumuz albay bile daha yakındı babamdan. "Elfida," dediğini hatırlıyorum.

O gün ismimi ağzından duymak çok garip ve şaşırtıcı gelmişti çünkü ismimi o kadar yaşanmışlıkla söylemişti ki, birkaç dakika tepki verememiştim. "Efendim?" demiştim mesafemle.

"Sen bebekken, sana hep pençelerini hayata sıkı sıkı geçirmeni söylerdim." Bu itirafı da beni şaşırtmıştı, aynı zamanda hiçbir şey anlamamıştım. Dosyasına baktı uzun uzun, cümleleri oradan alıyormuş gibi. "Şimdi de öyle yapmalısın, hayata sıkı sıkı geçir pençelerini." Oturduğum yerde doğrulup, şortumu düzeltmiştim.

Hava mıydı beni üşüten yoksa öz babamın bu denli soğuk sesi mi, bilmiyordum.

"Ne demeye varacaksın?" Gülümseyip nefesini verdi. Ben ona dik dik bakmaya devam ederken geri yaslandı. "Bir yere varmayacağım. Demek istediğim, hiçbir zaman hayatın seni düşürmesine izin verme, yakasına yapış."

"Bir şey mi oldu?" diye mırıldanmıştım ürkekçe. Reddetmişti bunu. "Hayır. Bazen hayatta bazı anlar olur. Seçme hakkı verir sana dünya. Ama seçenekler öyle can alıcıdır ki, ölsem de seçmesem dersin."

Kafamı sallamıştım onu dinlediğimi belli etmek için. "Ama hayat bu, bir kapıyı kapatır ve sana der ki, aklını kullanıp bir kapı yarat." Dediklerinden hiçbir şey anlamıyordum tabii o zamanlar. On dokuz yaşında bir kızdım.

"Anladım," dedim düşüncelerimin aksine. "Kapanan kapılara değil, yaratabileceğin kapılara odaklan ki kendi seçeneklerini yaratabilesin." Kalkmak üzereyken durdurmuştum konuşarak. "Peki ya artık kapılar tükendiyse?" Gülümsediğini hatırlıyorum zar zor.

"O zaman belki de içinde olduğun durumu kabullenmelisin." Bunu dedikten sonra kalkıp gitmişti. Ondan sonra hatırladığım, birkaç dakika beklediğim ve bu kadar uzak olduğumuz için ağladığımdı.

ELFİDAWhere stories live. Discover now