10' şem'in pervanesi

626 94 23
                                    

          Yorgunluğun diz kapaklarından şakaklarına kadar yaptığı baskının, vücudunun her zerresinde hissettiği kas ağrılarının ağırlığını artık kaldıramıyordu, sarı ışıklarla aydınlanmış büyük salonda oturan üçlü.

Saatlerdir oradan milimetre ayrılmadan oturuyor olmalarına rağmen bir sonuca varamadıkları her an daha da hırslanıyor, bütün yorgunluklarını hiçe sayarak kalkmamaya direnmeye devam ediyorlardı. Jeongguk burada olsa mutlu olabilirdi bu görüntü karşısında.

Özellikle siyah kemik gözlükleri, dağılmış bukle saçlarıyla çalışmaktan dağılmış savcı ona bu görüntüsüyle büyük bir ümit bahşederdi hakkı olmadan.

Önündeki belgeleri belki yüzüncü kez incelerken saçlarını geriye doğru taradı elleriyle sertçe. Şakaklarına hafif hafif masaj yaparken uyuklar gibi olan diğerlerine tezat hala uykusu gelmemişti. Günel doğmak üzere olsa bile, aklının ucundan dahi geçmeyen tek hadiseydi uyumak.

"Siz şimdi diyorsunuz ki," gözlüğünü çıkartıp kenara koyarken son belgeyi eline alıp gösterdi gözleri kapanan ikiliye. "Bunları bu kez eve götürüp sorguya alalım, tepkilerini daha iyi gözlemleriz, doğru mu?" karşıdan cevap gelmesini beklerken kafasında bunları ölçüp tartmaya devam ediyordu. Ellerindeki sorgu listesi epey kalabalıktı. 

"Hm hm," gözleri kapalı, kafası masanın üzerinde olan avukattan kazandığı mırıldanma savcının halihazırda elinin boşluğundan dolayı olan öfkesine yenilerini eklemişti. Sağ avucunda çevirip durduğu kalemi uyuklayan avukatın kafasına atarken düşünmüş bile sayılmazdı. Aldığı darbeyle gözleri aralanan namjoon elini hızla kafasında denk gelen yere attı. Dramatik bir edayla inlerken uyumamak için direnen yoongi'nin de dikkatini üzerine çekmişti. "Uyumak için mi geldin lan?" bir şeytanla göz gözeymişçesine belertti bakışlarını avukat. Karşısındaki adamın ortası olmayışına her seferinde şaşırıyordu. 

"Saat kaç biliyor musun sen?" dedi sahteden bir öfkeyle. Kolundaki saate çevirdi bakışlarını hemen ardındansa savcıya gösterdi haklı olduğuna emin bir halde. "Bak bak, iyi bak, saat sabahın dört buçuğu." 

Ona doğru uzatılan kola sertçe vurdu savcı. Namjoon aldığı ikinci darbeyle iyiden iyiye sinirlenirken yoongi ise bu ikilinin akşamdan beri ettiği kaçıncı kavga olduğunu hesap etmeye çalışıyordu. Kim kardeşlerle arkadaş olmak doğru bir karar mıydı, bir türlü emin olamıyordu. "Sen de çalışmaya geldin zaten amına koyayım, çalış."

Büyük kahverengi masanın üzerindeki fincana uzandı sertçe. Çoktan soğumuş zehir gibi kahveyi kafasına dikti bir nebze olsun uykusunu açabilmek ümidiyle. Maalesef, insanlar ailelerini, kardeşlerini seçemiyordu işte. Onun şansına da bu deli savcı düşmüştü. "Vur deyince öldür böyle, aferin sana, gerizekalı ortasız herif." dedi. "Oğlum bir kaç saat sonra sorguya alacağız işte tekrar adamları, bırak da iki saat kestirelim bari."

Yoongi, arkadaşının içten içe ikna olmadığını oldukça net fark ettiğinde masanın bir diğer köşesinden kalkıp taehyung'un yanına doğru adımladı seri hareketlerle. Eline sorgulayacakları insanların bilgilerini içeren kağıtları da almayı ihmal etmemişti elbette. "Taehyung, son kez üzerinden geçiyorum." dedi yumuşak bir tonda. Ellerinden birini savcının omzuna yerleştirip hafifçe sıkarken, "Kim Seokjin, Choi Mingyu, Jung Hoseok ve Park Eunji bugün sorguya alınacak tekrar. İçlerinden en az birinden yeni isimler duyarız zaten, ona göre hareket edeceğiz. Ayrıca eve gitmişken tekrar adli tıbbı çağıracağım tekrar arayacağız o külleri. Rahatla, tamam mı? Uyuyamasan bile git bir kaç saat gözlerini dinlendir sen de, masanın başında oturdukça yeni bilgiler elde edemeyeceğiz."

Söylenen cümleleri belki de yüzüncü kez duyuyordu fakat bu kez haklı geldi arkadaşı. Altı saattir masada oturuyorlardı ve bunun son dört saati yalnızca elde ettiklerinin üzerinden geçmekten, kendisinin karşı konulmaz inadından dolayı olduğunu biliyordu. Derince bir nefes çekti ciğerlerine. Pes etmişlikle düşürdü omuzlarını. Bunun anlamını bilen namjoon çoktan sevinmeye başlamıştı bile. "Peki," dedi savcı. "Bir kaç saate çıkarız, dinlenelim madem biraz."

blaze and floral •taekookWhere stories live. Discover now