6

317 55 10
                                    

Lütfen yorum yapmayı unutmayın 💗

Dün gecenin ardından dört savaşçı daha dikkatli olmaya çalışmış, bir kervanda birkaç saat dinlenmiş ardından yola devam etmişlerdi. Seungmin hepsine çok iyi bakmış, onlarla kervana girmiş, morluklarına ve sıyrıklarını tedavi etmişti. Dörtlü uyurken kendisi de uyumaya çalışmış ancak dün yeterince uyuduğundan olsa gerek uyuyamamıştı. O da kervanın sahibinden bir defter almak istemiş, o birkaç saatte bir-iki çizim ile uğraşmıştı.

İlk uyanan Hunter olmuş, elçiyi odasında bulamaması ile endişelenmiş, hızlıca kervan sahibine koşmuş, o anda elçinin yaşlı adam ile muhabbet edip, bir şeyler çizimlerini görmüştü. Kim Seungmin ile diğer ikiliye göre oldukça uzaktı. Hatta elçiye karşı gereksiz bir nefret, önyargıya sahipti. Bu ünlü, birçok konuda iyi olan genç adamın sırf sevgi için böyle gözüktüğünü, altında sakladığı kişiliğin çok kibirli olduğunu düşünüyordu. Bu tabii ki gece dörde doğru Seungmin'e onu koruyamadıkları için pişmanlıkla özüe dilemelerine kadardı. Genç adam, anında onlara eğilmemelerini, hemen yaralarına bakmak istediğini söylemişti. Ardından Niki ve Taeyong'un uyuduğu bir zarfta genç adam kendisiyle konuşmuş, yargılarını birer birer yıkmıştı.

Şimdiyse karşısında kervan sahibiyle birlikte resim yapan elçi, kendisini gülümsetmişti. Sabah sekiz civarıydı. Kumral saçlarına vuran sabah güneşiyle iyice açık, daha bir güzel gözüküyordu. Her ne kadar resimlerini bölmek istemese de dün gece yaşadıklarından sonra geceye kalmadan saraya varmak istiyordu Hunter.

Bu yüzden önce boğazını temizledi, genç elçinin dikkatini çekmesiyle önünde saygıyla eğilerek konuşmaya başladı

"Efendim geç olmadan varmalıyız"

Seungmin, yaşlı adama gülümsemiş, ardından en içten teşekkürlerini sunarak odasına ilerlemişti. Dün gece yaşadıklarından sonra kendisi de geceye kalmak istemiyordu ancak oldukça yorgun olan askerleri uyandırmak istememişti. Seungmin kendi odasında, eşyalarından geriye tek kalmış ilaçların bulunduğu çantayı almış ve salonda diğer dörtlüyü beklemeye başlamıştı. Çok geçmeden Taeyong, Niki, Hunter ve Tae yanına gelmiş, herkes kendi yerine yerleşmişti. Her ne kadar Seungmin faytonun içine girmelerini istese de bunu kimse kabul etmemişti.

Kestirmeden gitmeleriyle beklediklerinden beklediklerinden erken saraya yaklaşmışlardı. Seçtikleri yollardan dolayı fazla insanlara ya da kasabalara denk gelmeselerde bu  yaklaştıkça değişiyordu. İnsanlar artıyor, pazar yerleri ve yerleşkeler fazlalaşıyordu.

İlk dikkat çeken şey sıcak, hoş yapılardı.

Müstakil evler oldukça rahat, konforlu ve sıcak duruyordu. Bazılarının üzerleri  çiçeklerle süslenmiş, etrafı mumlarla donatılmıştı. Bazı evlerin ilk katı dükkan olarak kullanılmış, sattıklarına göre dekore edilmişti. Sokaklar tamamen rengarenkti. Sokaklarda Ay ve güneş sembolleri çokça bulunuyordu. Özellikle sokaklarda sanata dair birçok şey bulunuyordu. Gördüklerinin verdiği hissiyatı gerçekten çok hoşuna gitmişti Seungmin'in. 

Şaşırdığı şeyler ise insanlar ve giyinişleriydi. Fazla sevecen  ve yardımsever insanlar vardı gördüğü kadarıyla. En çok şaşırdığı konu ise giysilerdi. Halk bu konuda oldukça moderndi. Seungmin kıyafetlerin sınıflara göre giyinilmemesi ve cinsiyetleştirilmemesine çok şaşırmıştı.  Lee krallığında bazı asker grupları etek giymek zorundaydı. Belli kişiler belli şeyleri giymezdi. Her ne kadar yazılı bir kural olmasa da bu hep böyle olmuştu. Ayrıca askerlerin törenlerde giydiği oldukça resmi uzun etekler dışında Seungmin hiç feminen bir erkek görmemişti yıllardır bulunduğu topraklarda.

Dikkatini çeken bir sürü şey vardı ancak fazla dikkat çektikleri için ve özellikle Hunter yaşanılanlardan dolayı yanlarında güvenlik sağlayacakları bir şey olmadığından, Seungmin'e çok bakmaması gerektiğini söylemişti. Ne de olsa o da buraya yabancıydı. Zaten çok geçmeden biraz yüksekte kalan mimarisi harika ve insana güvenli hissettiren saraya varmışlardı.

Don't leave me again || HyunSeungHoWhere stories live. Discover now