3. SIRLAR VE SANCILAR

En başından başla
                                    

Bunu kafamdan iki kez geçirdiğimi fark ettiğimde acıyla gülümsedim. Babalar kız çocuklarının kahramanıdır masallarını çok dinlemiştim.

“Sen sadece ne? İyi bir hayatın içinden gelmediğini anlayabiliyorum. Bana sunacağın geçerli sebeplerin olduğunu da anlayabiliyorum.” ayağa kalkıp elini bana uzattı. Bir erkeğe yakışmayacak kadar zarif olan eline bakarken o, elini salladı. “Hadi zatürre olmadan içeri geçelim.” eline bakarak ayağa kalktığımda arkamdan güldüğünü hissettim ama dönüp bakmadım.

Bu bir yenilgi miydi? Belki de.

Bu bir zafer miydi? Kesinlikle.

Bir bir kabulleniş miydi? Hayır bu bir kabulleniş değildi.

Mirza arkamda yürümeyi bırakıp yanıma ulaştığında kollarımı iki yanımdan vücuduma sardım. Üşümüş gibi hissediyordum.

“İstersen direkt odama geçebiliriz. Rahatsız olacaksan çalışma odasına da geçebiliriz.”

Rahatsız olacağımı düşünmüyordum ancak, “Çalışma odası daha iyi olur.” diyerek cevap verdim.

İkimiz yan yana yürürken evin büyük kapısı açıldı. Mirza yanımda yürümeye devam ederken duraksadım. Kısa bir anlığına ne yapmam gerektiğini düşündüm.

Bu yaptığım doğru muydu? Bilmiyordum ama yapacaktım.

Mirza, “Gelmiyor musun?” diye sorarken kafamı sallayıp yavaş adımlarla içeri girdim. Kafamı yere doğru eğip koyu kahverengi parkeleri izleyerek Mirza'nın yanına ulaştım.

Kendinden son derece emin bir şekilde kahverengi, tahta merdivenlerden aşağı inmeye başladığında onu takip ettim.

Çalışma odasının neden aşağıda olduğunu düşündüm ancak bu saçma bir düşünceydi çünkü ev onlarındı, elbette istedikleri gibi kullanacaklardı.

“Sus artık Elmas.” diye kendi kendine mırıldandığımda Mirza dönüp göz ucuyla bana baktı.

“Bir şey mi dedin?” tatlı tatlı gülümseyip yüzüme bakarken ondan iki basamak yukarıda duruyordum ve yüzü yüzüme çok yakındı. Babasının tıpkısı olan gözleri küçük bir çocuğun yaramazlık öncesi haylazlığı gibi parıldıyordu.

Yapma Elmas. Etkilenmek yok.

“Demedim.” çocuk gibi omuz silkerek aşağı inmeye devam etti ve merdivenler bittiğinde evdeki çoğu şey gibi kapıların da kahverengi olduğu, bir sürü odanın göründüğü geniş koridora adım attı.

Soldan üçüncü kapıya ulaştığında suç işlemiş küçük bir çocuk gibi peşinden gidiyordum. Kapının kolunu tutup indirdikten sonra duraksadı, arkasını dönüp bana baktı. Bakışları aramızdaki mesafeyi ölçüp gözlerime tırmandığında alayla gülümsedi. “Seni yemeyeceğim, bu kadar uzak durmana gerek yok.”

Sözleri utanmama sebep olmuştu. Sebebini bilmediğim bir şekilde yanaklarım ısınmaya başladığında kafamı eğdim. Ayağımın ucuyla parke zeminde anlamsız çizgiler çizerken ellerim arkamda birleşmişti. “Gel hadi gel. Utanma.”

Kapıyı tamamen açıp içeri girdikten sonra derin bir nefes alıp kendime gelmeye çalıştım. İçimdeki küçük utanç duygusunun kaybolduğunu hissetmeye başladığımda adımlarımı kapıya doğru çevirdim ve Mirza’nın arkasından içeri geçtim.

“İstersen odayı inceleyebilirsin, istersen direkt konuşabiliriz. Bana hiç fark etmez bugün izin günüm.”

Mirza’nın sesiyle ona dönüp baktığımda tahtadan yapılma bir masanın başında oturuyordu. Önünde mavi plastik dosyalar vardı. Sağ tarafta pembe karton dosyalar ve siyah deri kapaklı dosyalar.

TUTSAK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin