13. YENİ BAŞLANGIÇLAR, ESKİ DUYGULAR

752 39 32
                                    


.

Yeni başlangıçlar, her zaman olumlu ve güzel mi olurdu? Yeni başlangıçlar bazen can yakamaz mıydı?

Mirza'yla birlikte Caddebostan’da tuttuğumuz ev için alış verişe çıkmıştık. Yerlerden duvarlara, dolaplardan yataklara, çarşaflardan yemek takımlarına, tencere setlerinden cam pervazlarına her şeyi bugün almamız gerekiyordu ve Mirza beni sabahın altısında uyandırıp ilk önce evimizin yerlerini seçmek için parkeciye götürmüştü. Sonra gidip mutfak dolaplarını seçip ölçüleri özel olarak yaptırmak için yetkili kişiyi beklemiştik. Sonrasında muslukları, lambaları, lambaların anahtarlarını, televizyonu, koltukları, salon vitrinlerini evin her şeyini seçmek için mağaza mağaza, semt semt dolaşmıştık.

Saat akşam sekize gelirken ayaklarımda derman kalmamış, resmen pestilim çıkmıştı. Mirza önümüzdeki beyaz eşya mağazasına girerken derin bir of çektim. “Mirza.” dedim ağlamaya yakın bir sesle. Bana döndüğünde yere, dizlerimin üstüne çökmemek için kendimle büyük bir savaşa girdim. “Artık duralım mı? Lütfen duralım bayılacağım şuraya.”

Mirza kaşlarını kaldırıp kafasını iki yana salladı. “Üzgünüm Elmas ama her şeyi bugün halletmek zorundayız.”

“Neden? Neden her şeyi bugün halletmek zorundayız? Yarın var öbürüsü gün var, ondan sonraki gün var. Günler çuvala mı girdi ya? Öleceğim diyorum.” gözlerimi ciddi manada dolmuştu ve ben ciddi manada yere çöküp yoruldum diye ağlayacaktım. Sabahtan beri ağzıma bir damla su bile girmemişti, acıkmıştım ve yorulmuştum. Üstelik fazlasıyla uykusuzdum, biraz daha duramayacaktım.

“Çünkü bu aralar daha yoğunum. Yeni bir set çizimi yapacağım.”mağazaya girdiğinde gözlerim akmaya başlamıştı. Peşinden sakin adımlarla yürürken topuklarım su toplamıştı.

“Tamam işte, biraz çizersin sonra gelip bir şeyler seçeriz. Biraz seçeriz sonra gidip çizim yaparsın. Neden kendimize işkence ediyoruz ya?” kendime yakın bir sandalye bulunca hızlıca yaklaşıp oturdum. Arkama iyice yaslanıp derin bir nefes alırken sızlayan kaslarım ve kemiklerimi hissedince gözlerimden akan yaşlar çoğaldı.

“Ben ara vererek çizemem çünkü. Bir kere oturursam o çizimi bitirmeden kalkamam. Günün on altı saati o masa başında oturduğumu bilirim.”

“İyi tamam sen istediğini seç, ben oturuyorum burada.”

Mirza oflayarak bana döndü ve yanıma yaklaştı. Umursamadan kollarımı göğsümde birleştirdim ve omuz silktim. “İkimizin evi. Kalk hadi az kaldı.”

Yeniden omuz silktim. “Yoruldum diyorum ya. Ayaklarıma kara sular indi. Acıktım, ağlayacağım artık neden bana robot muamalesi yapıyorsun? Seçme sen bir şey ben kendim gelirim hafta içi. Ya da şimdi sus ve git kendin seç. Beni rahat bırak.”

Mirza yüzüme bakıp dudaklarını ıslattı ve elini uzattı. “Hadi bir yemek yiyelim, sonra eve gider dinleniriz. Yarın ya da sonraki günler gelip bakarız kalan şeylere.”

Şaşkın bir şekilde yüzüne bakarken elini gözümün önünde salladı ve gülümsedi. “Sen ciddisin?” kafasını salladı. “Hani çizimlerin vardı?”

“Çizimlerim sevgili eşimin yorgunluğundan önemli değil. En kötü benimle birlikte sen de sabahlarsın.” göz kırptı. Elini tutup ayağa kalktığımda elini belime doğru uzattı. Bedenim, onun soğuk bedenine yaslanırken girdiğimiz mağazadan çıktık.

“Yeni evimizde de resim odan olacak mı?”

“Elbette ki olacak. Odam olmadan çizemem.” dedi.

TUTSAK Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora