3. SIRLAR VE SANCILAR

4K 82 33
                                    


no1, canavar

.

“Ne?” boş bulunup yüzümü kuruladıktan sonra kafamı havaya kaldırıp gözyaşlarımın akmasını engelledim.

Mirza’ya dönüp baktığımda gülümsedi. Gözleri önümüzdeki havuza kaydı ve elini ensesine atıp sırtını arkamızdaki koltuğa yasladı.

Utanmış mıydı?

“Yani,” dedi ama doğru kelimeleri arıyormuş gibiydi. “benimle evlenemediği için ağlayan ilk kız değilsin tabii ama,” yine duraksadı. Kaşlarını çatıp doğruldu. Bir dirseğini dizine yerleştirip yüzüme doğru eğildi. “Ne zorluyorsun beni şimdi?”

Şok içinde yüzüne baktım. “Ben seninle evlenemediğim için ağlamıyorum.”

Ağlıyordum çünkü aptaldım. Ağlıyordum çünkü kurtulabileceğime inanmıştım. Ağlıyordum çünkü... çünküsü yoktu. Yalnızca ağlıyor ve ağlıyordum.

Canım yanıyor muydu? Kesinlikle çok yanıyordu.

Pişman mıydım? Kesinlikle çok pişmandım. 

“Neden ağlıyorsun o zaman? Basbayağı evlenmiyoruz diye ağlıyorsun.”

Derin bir nefes alıp yutkundum. Ne denmesi gerekiyordu? Ne diyecektim, babam beni öldürmesin diye seninle evleniyorum, mu? Bir bakıma haklıydı, onunla evlenemediğim için ağlıyordum.

Gözüm önümüzdeki havuza takıldığında ellerimi kucağımda birleştirdim ve alt dudağımı ısırdım. “Bazı soruların cevaplarını bilmemek bazen daha mantıklıdır.”

Şaşırmıştı, hissedebiliyordum. O laubali konuşurken benim ciddi cevap vermem onu kuşkuya düşürmüştü.

Bir şeyler olduğunu artık öğrenmişti. Bu saatten sonra öğrenmesinin bir anlamı yoktu çünkü gidecektim. Giderken tanımadığım insanlara yük bırakmak istemiyordum.

“Anlıyorum.” diyebildi yalnızca. Aramızdaki sessizlik kayıp giderken ve ben tam beni rahat bırakıp gitmesi gerektiğini söyleyecekken, “İçeri geçelim. Ailem olmadan seninle baş başa konuşmak istiyorum. Vereceğin kararlara ailemin karışmasından pek hoşlanmam.” diyerek beni susturdu.

“Kararını çoktan verdiğini düşünüyordum.” diye mırıldandım yüzüne doğru bakarken.

Ayakkabılarımı umursamadan ayaklarımı koltuğun kenarına yaslayıp dizlerimi kendime doğru çektim. Çenemi kendime çektiğim dizlerime yaslayarak alttan alttan yüzüne baktım.

Babasına çok fazla benzemiyordu. Saçları simsiyah ve hafif dalgalıydı. Gözleri babasının gözlerinin aynısıydı, bakışları bile aynıydı. Yüzü kemikliydi ancak çok fazla göze batmıyordu. Dudaklarının rengi açıktı, kayısı içi gibiydi. Dolgun sayılmayacak ama ince de olmayan dudakları vardı.

Mirza’yı kestiğimi fark ettiğimde kafamı iki yana salladım. Bunu yapmamalıydım.

“Senin kadar olmasa da ben de ani bir kararla evliliğe atılıyorum Elmas. Daha dün ortada hiçbir şey yokken babam bugün gelip evleneceğimi söylüyor üstelik seni de peşinden getirerek. Sen başına neyin geleceğini, yani benimle evleneceğini, bilerek geldin. Bense evliliği aklımdan bile geçirmedim.”

Haklıydı.

“Haklısın. Ben sadece,” ne demeliydim? Babamdan kurtulmak için geldim mi?

TUTSAK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin