20.Bölüm: BİR UMUT

En başından başla
                                    

Arkama son kez döndüm. Yıllarımı geçirdiğim eski binaya son kez baktım. Hayatımın en kötü günlerine şahitlik eden daireme uzaktan bakarken gözlerim doldu. Ağlamamak için alt dudağımı dişlerken yaşadığım evin üst katına kaydı bakışlarım. Saruhan'ın evine... Hala göz göre göre bana ihanet ettiği o eve baktığımda hırsla dişlerimi sıktım. Değmezdi. Hiç kimse ama hiç kimse uğruna ağlamaya değmezdi.

Saruhan bana arkama bakmamayı öğretmişti.

Saruhan bana kimseye körü körüne güvenemeyeceğimi öğretmişti.

Saruhan bana ihanetin yükünü taşımayı öğretmişti.

Saruhan Kalaycı bana birçok şey öğretmişti de bir sevilmeyi öğretememişti.

Önüme döndüğümde gözümden süzülen bir damla yaşı elimin tersiyle hırslı bir şekilde silip şoför koltuğuna doğru yürümeye başladım. Arabanın diğer tarafına ulaşır ulaşmaz kapıyı açtım fakat son anda yolun karşısındaki çocuk dikkatimi çektiğinde arabaya binmekten vazgeçip doğruldum.

Kaldırımın kenarında en fazla on yaşlarında bir erkek çocuğu yerde yatıyordu. Bir kartonun üzerinde, benzi solgun, yüzü acı çektiği belli bir ifadeyle dalgalanıyordu. Küçük çocuk uyuyordu ama kaşları çatıktı. Yüzünden belliydi canı yandığı.

Böyle zamanlarda hep yüzüme bir tokat gibi yemiş gibi hissediyordum. Saruhan ilk tanıştığımızda bana, yıllar önce evimi terk ettiğim için şımarıklık ettiğimi söylemişti. Zengin bir ailenin kızıydım ve her ne olursa olsun babamla yaşamaya devam edip zorluk çekmeden hayatıma devam edebilirdim ama ben zor bir yol çizmiştim kendime.

Peki onlar? Onların bir seçme şansı olmuş muydu?

Benim gibi kapısını çarpıp çıkacakları bir evleri var mıydı? Ben ailemin üç katlı, lüks evini terk edip bu eski ve küçük daireyi kendi evim olarak seçebilmiştim. Bu çocuklar da evleri sokaklar, yatakları kaldırımlar olsun diye bir seçim yapmışlar mıydı?

Kimse bu hayatı seçmezdi. Kimse bu hayatı hak etmezdi ama onlar bu hayatı yaşamak zorundaydı ve ben sokakta yaşayan bir çocuk gördüğümde hep yüreğim sızlardı. Onların sahip olamadıklarına arkamı döndüğüm için şımarıklık ettiğimi düşünüp kendimi suçlardım.

Haklı sebeplerim olduğunu bile bile, hiç suçum olmadığı halde onların zorunda bırakıldıkları bu hayatın sorumlusu benmişim gibi canım yanardı. Belki de bu iyi bir insan olduğumu gösteriyordu. Kalbimde, onların acısına ortak olabilecek bir noktam olduğu için seviniyordum ama onlara yardımcı olamadığım için kahroluyordum.

Belki hepsini kurtaramayabilirdim ama onun için yapabilirdim bunu. Yolun karşısında acıyla kıvranan o küçük çocuğa umut olabilirdim.

Şoför tarafının kapısını geri kapattım. Arabayı kilitleyip doğrudan yolun karşısına geçtiğimde kalp atışlarım hızlanmıştı. Ona yardımcı olabileceğim için mutluydum. Kimsesiz bir çocuğa elimi uzatabilecek gücüm olduğu için umutluydum.

"Merhaba," dedim yanına çökerken.

Küçük çocuk yavaşça gözlerini açtığında yüzündeki acı kayboluverdi. Bana bakan kara gözleri acısını unutmuş, korkuyla kuşanmıştı. Benden korktuğu açıkça belli olan bakışlarla yüzümü incelerken onu korkutmamak için kıpırdamadım. Yalnızca gülümsedim. Ona zarar vermeyeceğimi anlasın diye, tüm kalbimle gülümsedim.

Zorlanarak yattığı yerden kalkıp sırtını duvara yasladı. Dizlerini karnına doğru çektiğinde ayaklarında bir çift ayakkabısının bile olmadığını görünce tamamen dağıldım ama gülümsemem hiç solmadı. Kendini kötü hissetmesin diye.

EĞER PEŞİNDEN GELİRSEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin