4. BÖLÜM: İLK TANIŞMA

76 25 162
                                    

Selaaamm. Yeni bölüm ile karşınızdayım. Sorularınız varsa bölüm sonuna saklayın. Merak ettiğiniz herşeyi sorabilirsiniz.

İyi okumalar Notalarım.

(Eren'den)

Ne?

Şaka herhalde. Hafıza kaybı da ne? Hem de kısmi. Ne yani hayatının bir kısmı var bir kısmı yok mu? Gerçi sadece annesinden sonra yaşadıklarını hatırlamıyor. Doktora döndüm;

"Dalga geçiyorsunuz sanırım. Bu kız beni hatırlamıyor mu şimdi?"

Onaylar biçimde salladı başını.

"Baba peki nasıl düzelecek? İlla ki bir yolu vardır. Hem Ezgi kafasını o kadar da sert çarpmadı ki. Emin miyiz hafıza kaybı konusunda?"

"Ege, oğlum bende anlamadım ki, hafıza kaybı olayını. Kafatasında bir sorun yok. Sonuçları temiz çıkmıştı. Büyük ihtimalle psikolojik bir durum. Sezen'in ölümü onu çok etkiledi. Gökhan siz  Talha ile konuşun gelsin. Bir de o konuşsun Ezgi ile. Onu yalnız bırakmayın tamam mı? Ben de gidip Özgür bey ile ilgileneyim."

"Tamam baba. biz zaten yanından ayrılmayız. Talha abiyi de hemen çağırırız. Lütfen Özgür amca için bize de bilgi var."

Babası tamam dedikten sonra bizi orda bırakıp babamın odasına girdi. Bizde Ezginin yanına döndük. Ege hemen Ezginin yanına gidip oturdu. Gökhan yatağın yan tarafındaki koltuklardan birine otururken ben oturma gereği duymadım. Öylece ayakta dikildim. Ezginin gözü bana takıldı.

"Sen kimdin? tanımadığıma eminim." Beni zaten tanımıyordu. Ben cevap veremeden Gökhan konuştu;

"Eren bizim arkadaşımız Ezgi. Sen tanımazsın." Ezgi bu lafların üzerine gözlerini kısıp Gökhan'a çevirdi;

"Ben tanımam öyle mi? Vay be Gökhan, yakıştıramadım sana bunu. Ne zamandan beri tanımadığımız arkadaşlarımız var. Hem ne biçim arkadaş bu, baksanıza bir geçmiş olsun bile demedi." Resmen kabus gibi bir an yaşıyorduk.

"Her neyse, şimdi konumuz bu değil. Annem nerede? Haber vermediniz mi? Ege, sen seversin abartarak anlatmayı, şimdiye annemi arayıp kafamın koptuğunu söylemen lazımdı. Hadi ara annemi de gelip alsın bizi."

"Ezgi anneni arayamay-" Gökhan'ın lafını Ege kesti;

"Tamam Ezgi, şimdi arıyorum." Kaşlarımı çatarak Egeye baktım. Ne yapmaya çalışıyordu acaba. Kadın mezardan mı açacaktı telefonu. Ege cebinden telefonunu çıkardı. birkaç şeye tuşladıktan sonra telefonu kulağına götürdü. Bekledi. Bekledi. Ama açan olmadı. Telefonu kulağından indirip ekrana tekrar tıkladıktan sonra tekrar kulağına götürdü. Yüzü acı içindeydi, gözleri kızarmış ve dolmuştu.

"Cevap vermiyor değil mi? Daha doğrusu veremiyor." Anlamsızca Ezgiye baktım. Gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı. Daha az önce gülüyordu, şimdi niye ağlıyordu gökyüzü gözlüm.

"Duymamıştır bence. Ben tekrar arayayım. açacak. Açmak zorunda." Ege telefonu tekrar kulağına götürdü. Bu sırada ayağa kalkmıştı.

"Olmadı işte. İçimdeki en ufak umut kırıntısı da yok oldu." Ezginin sesi hayal kırıklığı doluydu.

"Açacak tamam mı? Biraz sabret. Hatta ben gidip getireyim ya da biz gidelim olur mu?"

"Tamam... Biz gidelim. Evdedir değil mi? Hadi gidelim." Ezgi uzandığı yerden kalktı. Ayaklarını yere sarkıtıp biraz öyle oturdu. Ege'ye baktığımda yaşlar akan gözlerini yere dikmiþti. Gökhan ise kızarmış gözlerini şaşkınlıkla açmıştı. Ne oluyordu burada. Tam konuşmak üzereyken odayı Gökhan'ın sesi doldurdu;

İLK NOTAMWhere stories live. Discover now