Ah Hisler Ah

50 8 3
                                    

*jiwoong

Sabah olmuştu ve evimdeydim.
Dün gece yaşananlar hala aklımdan çıkmıyordu.
Onu bu kadar düşünmem normal mi diye kendime sorup duruyordum. Aslında cevap çok basitti ama gel de anlat işte.

Dün gece Matthew ile uzun bir süre mutfakta takılmıştık. Hanbin geldikten bir süre sonra etrafı toplayıp içeriye geçmiştik. Hepsi uyuyordu hala.

Saat sabah dört buçuk civarıydı ve benim yarın için önemli bir işim vardı. Bu saatten sonra uyursam eğer uyanamam diye eve gelip hazırlanmaya karar vermiştim.

Matt bana bakarken ona durumu açıkladım o da bana dikkatli git diyerek kapıya kadar eşlik etmişti.
Gözümün içine bakarak gülümsedi bende aynı şekilde karşılık verdim.

Eğer bu şekilde gülmeye devam ederse işimiz vardı ha. Karnımdaki kelebekler zaten benim isteklerim dışında kıvranıyorum.

*Matthew

Sabah uyandığımda aklıma yine dün gece yaşananlar gelmişti.
Nedensiz bir şekilde kendimi çok mutlu ve dinamik hissediyordum.
Gece Jiwoon hyung gittikten sonra hanbin hyunga ısrar etmeme rağmen hao hyungun yanında yatmıştı.
Bende geniş yatakta güzel güzel uyumuştum.

Aşağıya indiğimde hao Hyungla hanbin hyung uyanmıştı.

Yujinle gyuvin yujinin annesi aradığı için gitmişlerdi diğerleri de hala uyuyordu.

Mutfağa geçtim hanbin hyung kahvaltı hazırlıyodu.

"uyandı demek kanadanın gülü."

Gelip yanağımdan bir makas aldı.

"özlemişim cidden ya hyung. Sizinle vakit geçirmeyi."

"Valla inkar etmicem bizde seni özlemişiz Matt. Bak benden böyle şeyleri zor duyarsın ona göre." dedi hao hyung gülerek.

"bilmez miyim hao hyungumun beni ne kadar çok sevdiğiniii." dedim ona doğru yaklaşarak.

Kafamı kollarının arasına alıp saçlarımı karıştırmaya başladı.
Hanbin hyung ise bu halimize gülüyordu.

"yaa tamam ya pes ettim pess saçlarımı bırak artık." kolunun altından çıkmaya çalışıyordum sonunda bıraktı.

"bu anca üç gün falan yeter bana daha geçen iki yılın hıncını çıkarıcam senden her an heryerde hazır ol ona göre." yine saçımı karıştırdı.

"bunun bana olan aşırı sevginden olduğunu düşünüyorum hyung." güldüm. Kafasıyla gülerek onayladı.

"eee Matt dün neler olduğunu bize anlatıcak mısın.." dedi hanbin hyung dudak altından gülerek.

"ne olduki anlatayım. Zaten siz de vardınız."

"sen anladın bence neyden bahsettiğimi."

Hao hyung da alttan alttan bana gülüp koluma vuruyordu. Anlaşılan hanbin hyung ona dün gece kendi gördüklerini anlatmıştı. Sinirliymiş gibi bir bakış attım. Hemen savunmaya geçti.

"sadece mutfakta garip garip güldüğünüzü anlattım o kadar yani."
Azar yememek için yine işiyle ilgileniyormuş gibi yaptı.

"aşk olsun matt yani benden mi saklıyorsun bak kırıldım haaa."
Hao hyung dudaklarını büzüp kollarını birbirine dolamıştı. Bu haline güldüm.

"ya anlatacak bişey yok çünkü birşey olmadı. Dün gece uyandım, sizi merak ettiğim için aşağıya indim. Hepiniz uyuyodunuz. Bende aç olduğum için mutfağa geldim jiwoon hyung da oradaydı. O da acıkmış yiyecek Bi şeyler hazırlıyodu bana da hazırladı bu kadar yanii. Birazcık sohbet ettik yemek yerken o kadar. "
sanki sorguya çekiliyormuş gibi hissettim.

Hao hyung o muzip gülümsemesiyle bana bakıyordu.
" eee öyle diyorsan öyledir canınmmmmm. "

Bilerek uzattığı son kelimesinden yaptığı imayı anlamıştım. Ama nedense içimden hiç inkar etmek gelmedi bende sessiz kalmayı tercih ettim. Hanbin hyungda hao ya uyuyordu o da sırıtıp duruyordu.

"bu ne ya sırıtma yarışması falan mı yapıyorsunuz."

"şaka şaka merak etme matt zaten öyle bişey olmayacağını biliyorum."
Dedi bir anda hanbin hyung. Neden böyle demişti ki yoksa benim bilmediğim bir şeyi mi biliyordu.
Ama bir yandan hanbin hyung böyleydi bazen gözünün önündeki şeyi görmezdi yada fark etmezdi biraz polyanaydı sanırım. Yinede üzülmeden edemedim.

" ah benim saf aşkım. Sen hep böyle kal boşver kim kime şey yapmış." hanbin hyunga yaklaşıp dudağından öptü.

"niye ki bişey mi oldu." saf bir şekilde konuştu.

"yok hayatım yok bişey olmadı." gülerek karşılık verdi hao hyung.

Çok yakışıyorlardı gerçekten. Birbirlerini de sevdikleri oldukça belliydi. Hiç tanımayan birisi görse hemen anlardı.

Onların şu huyunu seviyordum, asla birbirlerinden başkasını görmüyorlardı ve başından beri birbirlerini sevdiklerini hemen itiraf etmişlerdi.

Asla uzatmamışlardı. Tanıştıklarından bir hafta sonra sevgililerdi. Çoğu kişi kesin ayrılacaklar demelerine rağmen üç yıldır güzel bir birliktelik yaşıyorlardı. Onlara özeniyordum. Acaba benim de böyle bir ilişkim olacak mıydı.

Aklıma yine jiwoon hyung geldi.
Yönelimini bilmiyordum. Gerçi kendiminkini bile bilmiyordum. Daha önce hiçbir erkekle bir ilişki yaşamamıştım. Ta ki onu görene kadar bir erkekten hoşlanabileceğimi bile düşünmüyordum.

Daha önce ondan bana bahsettiklerinde hiç sevgili konusunun konuşulmadığını farkettim. Yanlış anlamayın ondan hoşlanıyor falan değilim yani çok hoşlanıyor falan değilim. O şekil değil.

"bu arada dün jiwoon hyung gitti bugün için işi varmış."

"evet biliyoruz. Birkaç gündür zaten bunun için uğraşıyordu. Sonunda oldu gibi. Zaten onu reddeden çok şey kaybeder." dedi hanbin hyung.

"nasıl bir iş ki."

"niye merak mı ettin" sırıtarak atladı hao hyung.

"eee merak ettim tabi arkadaşım o da benim sonuçta."

"bir dergi çekiminde model arıyorlardı. Jiwoong hyungda ona başvurmuştu. Normalde çok sevmez böyle göz önünde olmayı ama çok ısrar ettik biz. Tam ona göreydi çünkü. Bugün çekimler olacak."

"desene jiwoong hyung ünlü olunca bizi unutucak diye." hao hyung iç geçirdi.

"çok büyük bir dergi değil ama evet eğer oradan tanınırsa gerçekten ünnlü olabilir. Ve ona yakışır da."

Garip hissetmiştim. Onun adına çok mutluydum tabi ki de ama eğer ünlü olursa beni napsın ki diye düşünmeden edemedim. Zaten olmasada napsın ki diye düşünüyordum da neyse.

İstemsizce üzgün olduğumu belli etmemek için yemeğe giriştim.

Bir Mattwoong Meselesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin