"Jungkook, bana kendinden bahsetsene"

Aniden söylediklerim ile yataktaki beden kafasını hafifçe doğrultmuş ve anlamamış bakışlarını bana göndermişti. Bir anda sormam şaşırtmış olabilirdi ama artık dayanamıyordum. Kafamın içinde bir sürü soru işareti dönüyordu. Tabiki bu sorulardan en büyüğü ölen kızla Jungkook'un bir alakası olup olmadığıydı.

Yataktaki beden, yattığı yerden doğrulmuş ve yatağın ucunda oturur pozisyona gelmişti.

"Benim hakkımda ne bilmek istiyorsun ki?"

"Bir çok şeyi, aileni mesela"

Cinayet meselesinden sonra en çok merak ettiğim şey ailesiydi. Ölen kızı sormaya biraz çekiniyordum sonuçta bana nasıl bir tepki vereceğini bilmiyordum.

Jungkook, derin bir nefes almış ve bakışlarını gözlerimden zemine indirerek söze başlamıştı.

"Ailemle görüşmeyeli yıllar oldu, ne yaptıkları umrumda değil ve benden uzakta yaşıyorlar"

Bu duymayı beklediğim şeyler olduğu için çok fazla şaşıramamıştım. Yanında hiç görmediğime ve mühürlendikten sonra yanına birilerinin gelmediğine bakarak bir Ailesi olmadığı anlaşılıyordu.

Bu konu hakkında daha fazla kurcalamak istemiyordum çünkü soruyu sormamla bile durgunlaştığını hissedebiliyordum. Bakışlarını hala yerde gezdirip dalgın bir şekilde zemini izlemesi çokta iyi bir geçmişinin olmadığını gösteriyordu.

Kucağımda uyuyakalan minik bedeni dikkatlice yere bırakmış ve oturduğum yerden kalkarak yavaş adımlarla yatakta oturan bedene doğru ilerlerim. Sakince Jungkook'un yanındaki boşluğa oturduktan sonra bir elimi Jungkook'un elinin üzerine koyup hafifçe okşadım. Her ne kadar güçlü bir insan da olsa Aile konusunda yaralı olduğunu anlayabiliyordum ve bu konuda hep onun yanında olmak istiyordum.

"Daha fazla bu konuyu kurcalamayacağım ama ben her zaman senin yanındayım"

Elini tuttuğum beden aynı şekilde elimi tutmuş ve baş parmağı ile yavaşça elimin üzerini okşamıştı. Yüzündeki içten gülümseme ile bana bakması bile beni mutlu ediyordu. Ona gerçekten değer veriyordum ve ne olursa olsun onu mutlu görmek istiyordum. Evet bir takım sorunlardan dolayı şu an eşim konumunda olabilirdi ama her şeyden önce o benim yakın arkadaşımdı.

"Dünya üzerinde iyi insanların varlığını unuttuğum zaman gözlerinin içine bakıyorum."

Jungkook'un aniden ettiği iltifatla hem afallamış hem de hafiften utandığımı hissetmiştim. İltifatları herkes severdi, bende severdim ama bu utanmamı engellemiyordu. Ağzımın içinde kısaca teşekkür ederim diye geveledikten sonra ellerimi tuttuğum ellerden kurtardım.

"Babam sana karşı garip bir şekilde sert değil"

O an Jungkook'un bakışları ve ortamdaki sessizliğin beni germesi ile hızlıca konuyu başka yöne çekmeye çalışmıştım.

"Baban artık bana hiç bir şey yapamaz Taehyung"

Jungkook'un söyledikleri ile hafifçe kaşlarımı çatmış ve neyi ima ettiğini anlamaya çalıştım. Jungkook'un yüzündeki tuhaf gülümseme ve kendinden bu kadar emin konuşması beni bir tık kuşkuya düşürmüştü. Mühürlendiğimizi söylediğimiz gün Jungkook ve babam yalnız konuşmuşlardı ve Jungkook bana ne konuştuklarını anlatmamakta ısrarcıydı. Aralarında ne geçtiğini, neler konuştuklarını çok merak ediyordum çünkü o günden sonra babam gayet sakindi. Hala sinirliydi ama ağzını açıp tek kelime dahi etmiyordu.

Bir şey demeden bakışlarımı yere indirmiş ve içimde oluşan kötü hisle derin bir iç çektim. Şu an Jungkooka sorsamda hiç bir yanıt alamayacağımı biliyordum. Jungkook bir şeyi anlatmak isterse ağzında tutamazdı ama eğer anlatmak istemiyorsa hayatta anlatmazdı.

A lost omega ~ 𝑇𝐾Where stories live. Discover now