Bölüm • 19

382 48 24
                                    


Selamlarr

Bölümleri artık elimden geldiğince hızlı atmaya çalışacağım

Keyifli okumalar..

•••••••••••••••••••••••••••••••••••••

Geçen bir hafta, zor ve endişe dolu geçen koskocaman bir hafta. Babamla Öyle büyük kavgalarımız olmuyordu ama yanındayken diken üzerinde gibi oluyordum. Babamın bana olan siniri anlamadığım bir şekilde hızlı geçmişti, ben uzun bir süre yüzüme dahi bakmaz diye düşünüyordum. Bu düşüncelerim beni biraz rahatsız etmişti, babama güvenmiyor gibi görünüyordum. Belki de gerçekten öyleydi ama babam yinede yanımdaydı ve ben bunu çok net bir şekilde hissedebiliyordum.

Yoongi, Jungkook ve Annem de benim yanımdaydı. Yoongi'nin desteği beni birazda olsa ayakta tutabiliyordu fakat Yoongi ve Jungkook'un arasındaki anlamsız soğukluk beni bir tık geriyordu. Jungkookla eskiden nasılsak şimdi de öyleydik. Aramız iki dost gibi iyiydi, hala çok ukalalık yapıp lüzumsuz şakaları olsa da artık ona alışmıştım. Hiç bir şeyi kafasına takmadan rahatça yaşayan ve her daim kendisini öven biriydi.

Aramızdaki evliliğin gerçek olmadığını ikimizde biliyorduk ve Jungkook her zamanki gibi bu durumuda dalgaya vurup saçma sapan şakalar yapıyordu. Aramızdaki bir dostluk olduğu için aynı yatakta yatıyorduk ve Jungkook her gece sıkılmadan, "mühürlü eşimle uyuyacağım" gibi şeyler söylüyordu. Bazense yemek masasında bu, "mühürlü eşim" kelimesini babama inat vurgulayarak söylüyordu. En çok şaşırdığım ve en çok endişelendiğim olaylardan biri de buydu. Şaşırıyordum çünkü babamdan beklenmeyecek şekilde bu durumda sinirli solukları haricinde bir şey yapmıyordu. Benim için sustuğunu düşünüyordum fakat bir süre sonra patlayacak olma düşüncesi beni korkutuyordu.

Odamdaki tekli koltukta oturup geçirdiğim son bir haftayı kendi kafamda yorumlarken kucağımdaki minik kedinin uyuduğunu görmüştüm. Mia gerçekten uykucu ve tam bir ilgi bağımlısıydı. Normalde bazı kediler ilgiden hiç hoşlanmazdı ama Mia kendini sevdirmeye bayılıyordu. Onu bulduğum ve sahiplendiğim için gerçekten kendimi şanslı hissediyordum. Çok sevimliydi, her an yanımdaydı. Belki söylediklerimi anlamıyordu, bende miyavlamalarını anlayamıyordum ama onun varlığı bile beni mutlu hissettiriyordu. O benim arkadaşım olmuştu ve anlamadığını bilerek ona bir şeyler anlatmak bile bana çok iyi geliyordu.

Kapının yavaşça açılıp Jungkook'un içeriye girmesi ve oflayarak kendini yatağıma atması ile neden geldiğini direkt anlamıştım. Son bir haftada olduğu gibi canının çok sıkıldığını söylecekti.

"Hadi bir şeyler yapalım"

Kafasını kaldırmadan söyledikleri ile düşüncelerim uyuşmasına hafifçe gülmüştüm. Artık tahmin etmek zor olmuyordu çünkü günün büyük bir bölümünde bana sıkıldığından bahsediyordu. Aslında haksız sayılmazdı sonuçta sarayda yapacak bir işi yoktu.

Saraya gelmeden önce gününü nasıl geçiriyordu bilmiyordum, mesleği neydi bilmiyordum, ailesini bile bilmiyordum. Gerçi bir ailesi var mıydı ondan bile emin değildim. Mühürlenmiştik ve Jungkook'un ailesinden kimse gelmemişti. Jungkook benim mühürlü eşimdi ama ona dair çok az şey biliyordum. Sormayada biraz çekiniyordum çünkü Jungkook genelde bir çoğu şeyi içinde yaşayan biri gibiydi.

"Omegalar, deltalarının söylediklerine sessiz kalmamalıdır."

Jungkook'un yine ve yine saçma söylemleri ile düşüncelerimden sıyrılmış ve bakışlarımı yataktaki bedene çevirmiştim. Canı sıkıldığı için sürekli olarak bana bulaşıyor ve bundan son derece keyif alıyordu.

A lost omega ~ 𝑇𝐾Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon