Gökyüzü yıldızlarla parlıyor. Gözlerim mavi ışıltılarla. "Yeniden gidiyorum."

En başından başla
                                    

Shyvana Gözlerini açtı. Ahşapları sola itti.
Sonra yeniden üzerine çekti ve uyumaya çabaladı.
Ve
Sadece geri gidiyorum.
Hadi Shyvana sadece uyu. Ve geri git.
Sadece uyuyorum.
Uyku...
Uyumak
pışşş pış
Derince esnedim.
Evet işte böyle.
Hadi!
Esnedin ya. Uyusana!
Tamam agresiflik yok, sakinlik, Dinginlik uyku var
...
Shyvana yine gözlerini açtı ve ahşapları sola itti.
Bunun böyle olmayacağını düşündü...
En azından iki tarafta da uyuyarak geçiş yapmamalıydı bu tam bir zaman ve zorluktu.
Nasıl yapsa... nasıl yapsa düşünmeye çabaladı. Çılgıncaydı ama aklına Bay Bai geliyordu. Akşam vakti adamı buraya çağırıp ona her şeyi anlatamazdı. Ona güvenebilir miydi? ...
Hayır bunu yapamazdı uyumaktan başka şansı yoktu. Önündeki ahşap yığınına bakınca her biri için uyumaya çabalamayı düşünmek çok korkunçtu. Sürekli git gel yapmaktan biraz midesi bulanıp başı dönüyordu buna dayanabilirdi. Ama her seferinde uyumaya çalışmanın bir öncekinden daha uzun sürdüğü de bir gerçekti.
"Haydi bir kez daha Shyvana, yapabilirsin."
Uzandı ve bir ahşap daha çekti. Uyumaya çalışırken düşünüyordu. Bunun uykusunu daha çok kaçırdığını bile bile düşünüyordu.
' Ne yani adam bana yaklaştığında başka bir dünyaya gideceğimi mi söyleyeceğim. Ya da sadece bunu yapmasını sorgulamamasını istesem beni deli olarak görür müydü. Orada bir tabut ve bir anıt yapıyorum kendime.. Oraya dönmemek için yapıyorum bunu. Sadece akşamları uyurken orada uyanırsam yeniden uyuyacağım ve bam. Uyandığımda tekrar dünyamdayım. Bedenim bir türbede güvende. Ama Her şey bitince nasıl açıklayacağım. Ve Çalıştığım yerden ayrılmak mı zorundayım? Patronumla her karşılaşmamızda yeniden öbür tarafa gitmez miyim?' diye düşünceler birbirini kovalarken yeniden toparlandı ve uyumaya zorladı kendini
...
Gözlerimi açınca mavi ışık yüzünden kamaştılar. Elimdeki ahşabı kaldırıp koydum.
Bağdaş kurup oturdum.
"Bu olacak iş değil. Şimdiden çok yoruldum!"
"Söylesenize buz küreleri ne yapacağım?"
Bay Bai bana dokunduğunda yaptığım geçişlerde de ruhen baskı altında hissediyordum. Sanki ruhum çekiliyormuş gibi...
.. bunu yaşamaktansa uyumaya çalışmaya devam etmeliydim. Bir uyu, bir uyan yaparken başımdaki ağrı görmezden gelinmez bir şekilde belirdi. Ama ben yine görmezden geldim.
Yeniden gidiyorum.
Gökyüzü yıldızlarla parlıyor. Gözlerim mavi ışıltılarla.
"Yeniden gidiyorum."
...
Shyvana yorgunca gözlerini araladı. Bu yorgunluğu uykunun geçirebileceği bir yorgunluk değildi. Uykunun ta kendisi bir insanın zihnini yorarsa ne yapsaydı. Gözlerini kapatıp bir süre beklemeli ya da uzanıp hiçbir şey düşünmemeliydi. Oturarak Boş boş duvarı izlemenin ve hiçbir yaşam belirtisi vermemenin ne kadar güzel olacağını düşündü. Tahtayı sol tarafına iterek doğruldu.
Lambayı yakmaya gitti. Bahçe aydınlandı.
" Rongana güvenmiyorsun. Bay Bai den yardım isteyeceksin."
Shyvana yüreğinde ki garip hissi susturamıyordu. Zaten gidip gelişler onu yormuştu zamandan tasarruf etmek için yardım istemek kötü değildi. Ama kendini nasıl açıklayacaktı? Yeniden vazgeçti. Ve yattı. Tahtalara baktı.
Belkide bir anıt yapmamalıydı. Ama o zaman tabutunu güvence altına alamazdı. Tahtayı önüne çekti ve uyumayı beklerken zaman geçti.
Hala bilinci buradaydı. Tahtayı sağ tarafa itti. Ayağa kalktı. Nasıl bir açıklama yapacağını bilmiyordu. Ama Bay Bai den yardım istemeye karar verdi.
Bir mesaj yazacak.
Uyumaya çalışacak
geri döndüğünde Bay Bai gelmiş olursa yardım isteyecek
gelmediyse ikinci bir mesaj veya arama ile mesajı yanlış kişiye gönderdiğini söyleyecekti. Planını yaptı. Telefonuna gitti.
"Adelaidelerin yazlığındayım. Lütfen gel. Konum atıyorum."
Yazdığı ve henüz göndermediği mesaja bakarken söylendi .
"Rezillik! Tam bir rezillik! Rezilsin Shyvana. Adamın sana aşık olduğunu bile bile ona lütfen gel yazdın. Herhangi bir saygı Eki kullanmadan yazdın! Resmiyet olmadan" Shyvana kendinden nefret ederek elini alnına vurdu.
"Küre!"
"Bu küre bana yardım etmek için değil mi öyleyse bana yardım et."
Shyvana küreye odaklanmaya çabaladı. Çabaladı. Vücuduna yayılan bir rahatlama hissinden başka hiçbir şey olmadı.
Telefonu kenara bıraktı.
Yere uzandı. Tahtayı yeniden yanına çekti. Baş ağrısı küre sayesinde azalmıştı.
" Uyut beni küre. "
" Lütfen beni uyut"
Ama hayır. Uyuyamıyordu. Aksine kendini dinlenmiş hissediyor ve gözleri ampul gibi yanıyordu.
"Uyut beniiii!" direndikçe daha çok uyuyamadı. Sakin olmaya karar verdi. Üzerinde tahta ile uykuya dalmaya çabaladı.
"1,2,3,4, 5,6,7,8,9....
...104.505!"
Gözlerimi açtım. Evet be uyumuştum. Saatin oldukça geç olduğunu düşündüm. Ama mavi ışıltılar yalnızlığımı alıp götürüyor karanlığı aydınlatıp korkumun önüne geçiyorlardı. Tahtayı kenara ittim. Çekerek diğerleri arasına sürdüm. Sıkılmıştım. Gerçekten tekrar uyumaya çalışmaktan sıkılmıştım. Belliki küre işe yaramıyordu. Sadece Kendimi tehlikede hissettiğimde beni savunması için vardı. Daha fazlası beni rahatlatmaktan başka bir şey değildi. Bana bu küreyi veren Rongan'ın kötü olup olmadığı konusunu yeniden açmak istemiyordum. Onun gelip gelmemesini onu yeniden görüp görmemeyi isteyip istemediğimi düşünmemeye çalışarak yeniden uzandım. Ağlamaklı bi tonla
"Uyumam gerek dedim"
Nasıl da kolayca olacağını hayal etmiştim... Uyuyup uyanmanın bu kadar zor olacağını hiç hesap etmemiştim.
Gözlerim kapalı beklemeye devam ettim.
"Yıldızlar uyuyor. Ay da uyuyor. Gökyüzü ve dünya sessiz..." Kendi kendine ninni söylemek akıl karı değildi ama biraz sakin hissettim.

Rongan: Efendisinin sadık ejderyasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin