Bölüm • 18

Depuis le début
                                    

Düşüncelerimden sıyrılıp bahçede olduğumuzu kendime hatırlatarak ilk ayrılan ben olmuştum. Gerçi babam bu kadar sorunun arasında yoongi ile sarılmamı kafasına takacağını düşünmüyordum.

"Neden yaptığımı sormayacak mısın?"

Kollarımdaki bedenin varlığının gitmesi ile oturduğum yerde duruşumu düzelttim. Sorduğum soru karşısında yoongi bakışlarını benden çekerek önüne dönmüş ve söze atılmıştı.

"Neden yaptığın çok açık değil mi? O adamı kurtarmak istedin."

"Masum bir adamı kurtarmak istedim"

Yoongi'nin cümlesinin hemen ardından düzeltmem ile yoongi kısıkça gülmüş ve o da hızla cevabını vermişti.

"O masum adam Jungkook değil de başkası olsaydı evlenir miydin?"

Bana yöneltilen soru ile duraksamış ve sessiz kalmıştım. Böyle bir soru beklemediğim için biraz da olsa afallamıştım. Başkası olsaydı bu hareketi yapar mıydım? Jungkooku tanımasaydım ona da bu hareketi yapmazdım ama ya tanıdığım başka birinin başına gelseydi? Bunun cevabını bilmiyordum ve hiç bir zamanda bilemeyecektim. benim evlenirken tek düşündüğüm şey suçsuz bir adamın hayatını kurtarmaktı. Başka türlüsü zaten olamazdı ve olmayacaktı.

Derin bir nefes alarak saçma düşüncelerimi kafamdan atmış ve yavaşça oturduğum yerden ayağa kalktım. Benim kalkmam ile yoongi kafasını bana çevirip hafifçe gülümsemişti.

"Gitmem gerekiyor"

"Dediklerimi unutma"

Yoongiyi kısaca onaylayıp hızlı adımlarla bahçeden ayrılıp tekrar sayara girdim. Bugün nedensizce saray gerçekten sessiz ve sakindi. Ben bugün kıyamet gibi geçer diye düşünmüştüm ama hiçte öyle olmuyordu.

Merdivenleri sakin adımlarla çıkıp odamın olduğu kapıya gelince yavaşça aralamış ve kapıyı ardımdan kapattım. Jungkook pencerenin önündeki sandalyeye arkası bana dönük bir şekilde oturmuştu.

Mühürlü olduğumuz için onun ne hissettiğini az da olsa hissetmeye başlamıştım ve Jungkook şu an gerçekten sinirliydi. Ben odadan çıkalı çok uzun bir zaman olmamıştı ve o arada ne olupta bu kadar sinirlenmişti anlayamadım. Neye sinirlendiğini bilmiyordum fakat bu sinirli hali hafiften gerilmeme neden oluyordu.

Temkinli adımlarla Jungkook'un sandalyesine yakın olan tekli koltuğa ilerlemiş ve sakince oturmuştum. Benim yakınına oturmam ile Jungkook bakışlarını pencereden çekmiş ve kafasını yavaşça bana çevirmişti. Jungkook'un yüzüne baktığımda gördüklerim ile şaşkınlıkla gözlerim açılmış ve oturduğum koltukta mümkünmüş gibi bedenimi hafifçe geriye kaydırmıştım. 

Jungkook'un göz rengi kırmızıydı.

Delta olmasından kaynaklı mıydı bilmiyordum ama daha önce kimse de karşılaşmadığım bir şeydi. Hem sinirli olması hemde göz renginin kırmızıya dönmesi beni daha da tedirgin ederken nemlenen ellerimi yavaşça bacağıma sürttüm. Sorunun ne olduğunu bilmiyordum ama ağzımı açıp tek kelime etmeye de cesaretim yoktu. Sanki bir şey söylesem bir anda üstüme atlayacak gibi bir hali vardı.

Jungkook'un bana donuk bir şekilde bakması beni gerçekten ürkütüyordu ve odadaki sessizlikte git gide daha da rahatsız ediyordu. Derin bir nefes alarak kendime gelmiş ve toplayabildiğim cesaretim ile kısık sesle söze atıldım.

"Jungkook, bir sorun mu var?"

Karşımda bana kırmızılıkları ile bakan delta, yavaşça derin bir nefes almış ve gözlerini kapatmıştı. Neler olduğunu anlayamıyordum ve ne yapmam gerektiğini de bilmiyordum.

Jungkook, yavaşça gözlerini tekrar açmış ve hala kırmızılıklarını koruyan gözleri ile bana bakmıştı. Sakin ve sessiz duruyordu ama sinirliydi. Göz renginin nasıl değiştiğine aklım mantığım yetmese de sinirli olabileceğinden kaynaklı olduğunu tahmin ediyordum.

Jungkook, oturduğu sandalyeden yavaşça kalkmış ve gayet sakin olan adımları ile tam önümde durmuştu. Çok sessizdi ve bu sessizliği beni gerçekten ürkütüyordu.

Bir elini koltuğun baş kısmına yerleştirerek destek almış ve bedenini hafifçe üzerime doğru eğmişti. Oturduğum koltukta gerginlikle kıpırdanmış ve hareket etmemeye özen göstererek sessizce Jungkook'un hareketlerini izliyordum.

"Bak Taehyung, bizim seninle aramızda hiç bir şey yok ama bu mühürlü olduğumuz ve kurtlarımızın birbirine bağlı olduğu gerçeğini değiştirmez"

Jungkook sakin olmaya çalıştığı sözlerin ardından duraksamış ve derin bir nefes alarak sözüne devam etmişti.

"Senin kiminle olduğun umrumda olmaması gerekiyor ama elimde değil"

Jungkook'un bahsettiği şeyin Yoongi olduğunu çok açık bir şekilde anlamıştım. Tam önümde bedenini hafifçe bana doğru eğen Jungkookun sessizleşmesi ile bu sefer ben söze atıldım.

"Yoongi'den bahsediyorsun"

"Olay Yoongi değil, olay bir başkası da değil. Şu an bu denli sinirli hissetmemin sebebi de sadece senin başkasıyla olman değil. Bu sadece sana uyarımdı."

Jungkook'un sözümü kesip söylediklerinden sonra ellerini koltuktan çekmiş ve bedenini doğrultarak hızla odadan ayrılmıştı. Derin bir nefes alarak oturduğum yerde kasıldığını bile hissetmediğim bedeninim rahatladığını hissettim.

Bu mühürlenme işinden sonra
Daha hesaba katamadığım bir çok olay çıkıcaktı fakat bunu ben istemiştim o yüzden şikayet etme gibi bir hakkımda yoktu.

Mühürlü olduğum sürece bu deltaya sadık ve bağlı kalmak zorundaydım.

•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••

Selamlar

Bu fic için olan ilham perilerim benden uçtu gitti bundan sonra ne yazacağıma dair hiç bir fikrim yok tek isteğim şu fici tamamlayabilmek

Bölümü kontrol ettim ama bir hata varsa kusura bakmayın

Diğer bölümde görüşmek üzere

A lost omega ~ 𝑇𝐾Où les histoires vivent. Découvrez maintenant