•23• Mesafe

465 61 29
                                    

Sirius Black kendini önündeki parşömene vermek için çok uğraşıyordu. Fakat bir türlü olmuyordu, biçim değiştirme dersliğindeydi. Minerva onlar üç parşömenlik bir özet ödevi vermişti. Ödev Sirius'un pek umrunda olmasa bile azar yemek istemediği için uğraşıyor gibi durmak istiyordu. Ancak karşısında duran sarışın, papatya kokulu saçlar buna hiç ama hiç yardımcı olmuyordu.


Dikkat sürekli önünde parıldayan saçlara gidiyordu, halbuki sarışın kızlara ilgi duymazdı... Şu ansa elinde olmadan sürekli saçlarına dokunmak istiyordu.

Günler önce saçlarını okşamış, öpmüş ve hatta koklamıştı. Harper'ın bu dokunuşları yanlış anladığını sanmıyordu. Yine de istemsizce dokunmak istemiyordu, cadının onu yanlış anlmasını istemiyordu.
Yanlış anlaması pek sıkıntı değildi aslında - başka bir kız yanlış anlasa o kızı sıkıntı etmezdi Sirius.
Bu kadar çekinmesinin sebebi Harper'ın, kendi kalbindeki konumuydu.

İçten içe kendi hayatıyla Harper'ın hayatını kıyaslıyordu. Ona merhamet ediyor ve hatta acıyordu.

Harper bunu öğrense ilk yapacağı şey koca bir lanet atmak olurdu bu yüzden Sirius bu düşünceleri kendine saklıyordu.
Dostları bu durumu biliyorlardı ve tek umutları Sirius'un aşkla merhameti karıştırmamasıydı.

Sirius derin bir iç çekti ve odağını kızın harıl harıl çalışan bileklerinden kendi bomboş kağıdına çekti.
Harper çok inek bir öğrenci değildi, babasını tatmin edecek kadar çalışkandı. Sirius'un kendine benzettiği bir diğer huyda buydu. Gerçi o çalışmazdı, sadece dinledikleri ve biraz kopyayla kendini tatmin edecek kadar çalışırdı.

Kendini son birkaç ayda her konuda -bu konu saçma olsa bile- Harper ile kıyaslıyordu... Sirius parşömeni ağır ağır doldururken tekrar düşündü, ciddi manada her konuda kendini Harper ile empati yapar halde buluyordu.

Harper'a amortentia verilseydi o, onu kurtarır mıydı?

Remus'un sırrını herkese yayar, onu riske atar mıydı?

Harper'ın onu sevmediğini bildiği halde en hassas noktası olan yaralarını gösterir miydi?

En önemlisi, kendini hiç tanımadığı insanlar için öldürür müydü?

Sirius bunları Harper ile konuşmak isterdi ama konuyu nasıl açması gerektiğini bilmiyordu. Gururu ona engel oluyordu.
O, sadece dostlarına karşı açık seçik konuşurdu. Diğer insanlarla konuşurken hep bir mesafesi olurdu şimdi bu mesafeyi sıfıra indirmek ona zor geliyordu. O gururlu bir adamdı ve her daim öyle kalacaktı.

Sirius birinci parşömenin yarısını geçtiğinde bir gök gürültüsü duyuldu. Artık kış ayına giriyorlardı ve bu yüzden neredeyse her gün yağmur yağıyordu. Bu sefer ki şimşek okulun yanına çakmış olmalıydı ki çok yüksek bir ses duyulmuştu. Sirius, Harper'ın bileğinin kısa bir an için durduğunu gördü ama sonra hemen devam etti.
Acaba gök gürültüsünden korkuyor muydu?

Bu düşünce Sirius'a komik gelmişti. Genelde küçük kız çocukları gök gürültüsünden korkarlardı ve Sirius, Harper'ın çocuk halini gördüğü için onu o şekilde hayal etmişti.
Sirius derin bir iç çekti ve tekrar parşömenine döndü. Harper'ın her hareketine dikkat etmeyi bir an önce bırakmalıydı, bazen bazı olaylara nasıl tepki vereceğini bile biliyordu. Onu ağlarken görmüş olması genç büyücünün içinde pek çok şeyi farklılaştırmıştı.

Penumbra - Sirius BlackWhere stories live. Discover now