"Ha, evet. Bu cumartesi. Maç pazartesi çünkü."

"Hmm. İki gün sonra demek. İyi, bir günlük okul asmaktan kimse ölmez." Bugün günlerden çarşambaydı.

"Ölmez sanırım." dedi gülerek. Çok güzel gülüyordu.

"O zaman yarın sizinkiler ve bizimkiler toplanalım mı? Sonuçta pazartesi gideceğim ve arkadaşlarımla da son kez görüşürüm. Hem onlarda tanışmış olurlar."

Bir anda öksürmeye başlayınca şaşırdım. Ne olmuştu bir anda. Yerimden telaşla kalkıp sırtına vurdum. "Noldu?!"

"Bir şey yok." dedi eliyle boş ver dercesine. "Tükürüğüm kaçtı."

Yerime tekrar oturdum ama yüzümde hala endişeli bir ifade vardı.

"İyiyim Hyunjin! Ve olur, sorun değil. Güzel olur hatta."

"Tamamdır." Arkamı dönüp ekrana baktım. Bizimki hazır kısmında yazıyordu. "Ben tepsiyi alıp geleyim."

Kafasıyla beni onaylayınca kalkıp sipariş teslim kısmına gittin. İki yüz seksen sekiz fişli tepsiyi aldım. Büyük bir tavuk kova ve iki kola.

Dengemi sabit tutmaya çalışarak masamıza yavaş yavaş ilerledim. Sonunda geldiğimde rahat bir nefes alıp bıraktım.

"Woahhh! Çok açım!" dedi Felix tam ben otururken.

"Haha! Bende!" İkimizde bir anda konuşmayı kesip sadece önümüzdeki tavuklarla ilgilenmeye başladık. Gerçektende çok acıkmıştık...

•-°-•

"Bence önce takıcıya gidelim. Sonra kafeye. Kola beni çok şişirdi çünkü." dedi Felix. Sırtını sandalyeye yaslanmış önümüzdeki boş tepsiye bakıyordu.

"Haklısın. Öyle yapalım."

İkimizde ayaklanıp sandalyelerimizi düzelttik.

"Ağzım temiz mi?" Felix tam karşımda durmuştu.

Ağzı temizdi.

"Değil."

"Neresi? dedi elini dudağına atıp. Elimle onun elini yönlendirdim.

"Şurası." dedim dokundurarak. Tam cebinden peçete çıkaracaktı ki hemen dudaklarımı onunkine bastırıp geri çektim.

"Temiz temiz." Hiçbir şey olmamış gibi takıcıya gitmek için yürüyen merdivenlere ilerledim. Ben bindiğimde o hala olduğu yerde duruyordu.

Daha olayı atlatamamış olacakki biraz sonra koşarak bana yetişmişti. Koluma yediğim sert yumruk canımı acıtırken abartılı bir ifadeyle, "Napıyorsun?!" dedim.

"Asıl sen napıyorsun?! İnsanların içinde!"

"Kimsenin umrunda değildik zaten."

"Biliyorum ama..." dedi. Devamını getiremeden gözlerinin hafif dolduğunu gördüm. Ciddileşirken kaşlarımı çattım. Merdivenin sonuna geldiğimiz için inip onu kenara çektim.

"Bebeğim... Noldu?"

"Ya orada şerefsizin teki olay çıkarsaydı Hyun. Napardık?" dedi kısık bir sesle. Başını yere eğmişti ve kaldırmıyordu. Bir anda hassaslaşmıştı.

"Özür dilerim hayatım. Bir daha yapmam. Seni bu kadar gereceğini bilseydim yapmazdım. Gerçekten." Biraz paniklemiştim.

"Sorun değil. Hoşuma gitti. Sadece..." Yine sustu.

"Sadece ne Felix? Devamını getir. Bir şey mi oldu yukarıda ben sıradayken falan?"

"Hayır ama... O adam. Sana nefretle bakıyordu. Bana da. Korktum. Ya seni de kaybede-"

Taekwondo · HyunLixTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon