K. Y. | Bölüm Dokuz: Aynı Mekânlar & Kalbe Düşen İtiraflar

41.2K 3.9K 1.5K
                                    

Selamlar,

Nasılsınız canımın içleri? Kötü günler geçirdim. Toparlanmam biraz zaman aldı ama geldim çok şükür.

Okuduğunuz saati bu satıra not edebilirsiniz

Bölüm Dokuz: Aynı Mekânlar & Kalbe Düşen İtiraflar

"Sanki hep bu eve aitmişsin gibi. Olman gereken yer burasıymış gibi."

Gözlerimin içi puslandı. Sözleri öyle dokunaklı gelmişti ki o an. Kalbimin kırgın olan yarısına merhem olmuştu sanki. Ailemin evinden kaçar gibi çıkışım, yara bere içinde bir adama sığınışım ve onun bana yuva olmak istemesi. Hepsi bir solukta gerçekleşmişti. Yirmi dört saat bile olmadan doğup büyüdüğüm şehri terk etmiştim. Hiç bilmediğim bir şehirdeydim şimdi. Belki de bundan sonraki hayatım burada geçecekti.

Annesi, babası, kardeşleri geldiğim ilk an kucak açmışlardı bana. Pişman olmaktan çok korkmuştum ama yüzlerindeki o samimi, içten gülümseme iyi ki dedirtmişti bana. İyi ki o cehennemden kurtuldum.

Kılıç Arslan'ın sıcacık hissettiren davranışları, ansızın nefesimi kesen konuşmalarıysa kalbimin ona daha çok ısınmasına neden oluyordu. Şu an olduğu gibi. İçim sıcacık oldu sözleriyle birlikte. İnsan kendini bir yere ait hissetmediğinde oradan uzaklaşmak isterdi. Ben kendi evimde evsizmişim gibi hissetmiştim hep. Hediye abla ve Bahadır abinin evine girdiğim an yuva gibi gelirdi o dört duvarın arası. Kılıç Arslan'ın evi de öyle hissettirmişti. Yuva gibi.

Pervaza yasladığı ellerini indirip girişi kapatan büyük gövdesini kapıdan çektiğinde oluşan boşluktan mutfağa geçtim. Son derece temiz ve düzenli bir mutfak karşıladı beni. Bütün eşyalar muntazam bir şekilde yerleştirilmiş, gözü yoran hiçbir ayrıntıya yer verilmemişti. İnsanın çeşit çeşit yemek yapmak isteyeceği hatta saatlerce dursa sıkılmayacağı kadar güzeldi.

Temizliği temsil edişi ve huzur verdiğine inandığımdan beyaz rengi çok severdim. Duvarları boydan boya kaplayan beyaz parlak mutfak dolapları içerinin ferah bir görüntü arz etmesine sebep olduğundan içeriye girer girmez o ferahlığı hissetmiştim. Böyle bir mutfağım olsa içinden hiç çıkmazdım sanırım.

Yemek yapmayı çok seviyorum. Abim her ne kadar kusur bulup canımı sıksa da mutfakta zaman geçirmek iyi hissettirirdi. Genellikle Hediye ablamın evinde yapardım zaten. O alıştırmıştı beni çocuk yaşta. Birlikte pasta yapardık. Beni o kadar mutlu ederdi ki. Bahadır abim de benim elim değmiş diye övgüler yağdırırdı yaptığım pastalara.

Ada tezgaha hazırlanmış olan bir sürü çeşit kahvaltılığı görünce biraz mahcup oldum. "Bu kadar şeye gerek yoktu Züleyha teyze, çok zahmet verdim size."

Züleyha teyzenin bakışları üzerimize çevrildiğinde güzel bir gülümsemeyle aydınlandı yüzü. "Çocuklarıma hazırlıyorum ne zahmeti aşk olsun. Afiyetle yiyin annem," dedikten sonra meraklı gözlerle belli etmemek için arada etrafa bakınsa da çoğunlukla beni inceleyen Nil'e hitaben, "Biz de salona geçelim hadi kızım." dedi.

Annesiyle aynı fikirde olmadığından olsa gerek, "Ben kalsaydım," diye mızmızlanan Nil'i annesi kolundan tutarak, "Afiyet olsun canlarım." diyerek mutfaktan çıkarttı. Giderken kısık tuttuğu sesiyle annesine söyleniyordu. O an çok sevimli göründü bana.

"Seni merak ediyor," diyen Kılıç'la yönümü soluma çevirdim. Ada tezgahın altından yüksek bir tabure çekip oturmam için geri çekildi. Teşekkür edip oturdum. Aramızda mesafe bırakacak şekilde o da taburelerden birine oturdu. "Çok soru sorup bunaltırsa uyar onu."

KÜLLENEN YÜREKLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin