Kaldım

480 54 54
                                    

Seni düşlerime aldım,
Uykusuz kaldım.
Seni uykularıma aldım,
Düşsüz kaldım.
Başıma aldım, sensiz;
Gönlüme aldım, başsız,
Sensiz, yollarda pulsuz,
Pullarda mektupsuz kaldım.
Sana adlar aradım..
Ardında adsız kaldım.

"Gitmedin mi daha."

Mutfağa girip kısık bir ses tonuyla konuştum, yemek yapan Minho'yu görmek beni oldukça şaşırtmış olsa da pek belli etmedim.

Tavadaki omleti havaya atıp çevirdi, bana döndü ve hafifçe gülümsedi.

"Kovmadın."

"Kovmam mı gerekiyor?"

"Sadece kovmak değil de etrafı kırıp dökersen belki giderim, o da belki."

Kendi sözlerine karşılık gülümserken göz devirdim ve buzdolabının kapağını açıp mısır gevreğiyle sütü çıkardım.

Tezgahın üstüne koyup kase almak için yeltendiğimde Minho tezgahla arama geçti.

"Bu sabah gevrek yok, üzgünüm."

Kafasını sağ omzuna eğdiğinde kaşlarımı çattım. "Minho çekil." kaşlarını kaldırıp kafasını iki yana salladı. Derin bir nefes verip tek elimle onu kenara itmeye çalışsam da başarısız oldum.

İtmeyi bırakıp parmak ucumda yükseldim ve üstüne eğilip kaselere uzandım.

Kollarını belime sardığını hissettiğim an geri çekildim. Kendi de şaşırmış gibi kaşlarını kaldırdı. Yüzü düşse de umursamamaya çalışıp tezgahtaki mısır gevreğini elime aldım.

"Hyunjin cidden bırak şunu."

Ben solan doğru adımlarken o da peşimden geldi inatla. Zaten her sabah kahvaltımı mısır gevreğiyle yapıyordum, Minho bazen fazla abartıyordu.

"Kahvaltını edip git."

Koltuğa oturup bacağımı diğerinin üstüne attım ve gevreğin kapağını açtım. "Yaptığın ne kadar sağlıksız haberin var mı?"

"Uzman doktor konuştu."

Ellerini beline koymuş ayakta dikilip bana bakmaya başladı. Gitmesini söyleyecekken ise üstüme doğru geldi.

Gözlerim kocaman olurken elimde tuttuğum kutuyu sıktım.

"Minho git."

Bir bacağını koltuğa dayayıp yüzüme eğildi ve kutuyu tuttu.

"Gevreği verirsen giderim."

"Kahvaltım o benim."

Bakışları değişik bir hal alırken kaşlarımı çattım ve omzunu ittirdim ama biraz bile hareket etmemişti.

"Ver şunu."

"Ya bırak."

Bu sefer de elimdeki kutuyu çekiştirmeye başlayınca iki elimle daha da sıkı tuttum kutuyu. O bir yandan ben diğer yandan çekiştirdiğimiz için kutu ortadan ikiye ayrılmış ve bütün gevrek yere dökülmüştü.

Sakin kalmaya çalışıp derin bir nefes verdim ve iki elimi omuzlarına koydum.

"İstemiyorum senin kahvaltını falan git çabuk."

"Hyunjin bir dinle.."

Bileklerimi yakalayıp konuşmak için dudaklarını aralasa da fırsat vermedim. Bileklerimi çekip daha güçlü ittirdim ve kapının yanına geldiğimizde kabanını kollarının arasına sıkıştırdım.

middlemist, hyunho Donde viven las historias. Descúbrelo ahora