15

308 26 53
                                    

Saat dört buçuğa gelirken üniversitenin önündeydim. Yusuf'un okuduğu bina dış kapının önünde olduğu için arabayı kapının önüne park etmiştim. Mesajla haber verdiğimde on dakikaya çıkacağını söylemişti, ben de montumu üzerime geçirip arabadan indim.

Bu tarafta herhangi bir güvenlik olmadığı için bahçeye girip beklemek istedim. Zaten hastane kampüs içindeydi, çok fazla insan girip çıktığı için bina dışında kampüs içine girilen umursanmazdı. Yani Çağan böyle demişti bize, buna güveniyordum.

Çağan'ın fakültesi daha arkada kalmıştı, onun yanına arada gelirdik. Böyle ufak sürprizleri çok severdi.

Kapıyı aralayıp kampüse adım attığımda etraftaki insanların bakışlarını üzerimde hissettim. Göz ucuyla bahçeyi süzdükten sonra boş bir duvarın önüne ilerledim.

"Siz Serkan Yıldız değil misiniz?" Biri beni tanıyıp sorduğunda yavaşça ona dönüp başımı salladım.

"Evet."

"Sizi ınstagramdan takip ediyorum, çok başarılı birisiniz. Söyleşileriniz ve yurt dışında yaptığınız röportaj... Asla kaçırmadan izledim. Farklı alanlarda da kendinizi geliştirmenize hayranım." Hala gülümserken elini bana uzattı. Ben de ona gülümseyip elini tuttum ve tokalaştık, "sizi gördüğüme çok sevindim. Ben de Oğuz, perfüzyon üçüncü sınıfım."

Kendini tanıttığında gülümseyen yüzüm durdu. Elini tutan elimi sıkmamak için ellerimizi ayırıp yerimde dikleştim. Karşımdaki Oğuz o Oğuz'du.

Sinirlerim gerilirken yanaklarımın içini ısırıp başımı salladım, "öyle mi?"

Hızla başını salladı. "Evet, mezun olunca çalıştığınız hastaneye gelmek istiyorum. Umarım olur. Bir dahaki söyleşiniz ne zaman?" Ard arda konuştuğunda derin bir nefes alıp başımı çevirdim.

O sırada kalabalık bir grup binadan çıkıyordu. Aralarından seçtiğim beden ile istemeden gülümsedim. Gözleri beni bulduğunda o da bana gülümsedi ancak yanımdaki bedeni görmesiyle gülüşü solmuş adımları da yavaşlamıştı. Tekrar bana baktığında elimle gelmesi için işaret verdim. Dudaklarımı oynatarak gel dediğimde biraz bekleyip sonra yanıma adımladı.

"Onu tanıyor musunuz?" Şaşkınca sorduğunda göz ucuyla Oğuz'a baktım.

"Onun için geldim zaten."

Bir şey demek için dudaklarını araladığında Yusuf yanımıza varmıştı. Ondaki bakışlarımı çekip yanıma gelen benden kısa bedene döndüm ve gülümseyip kollarımı omuzlarına yasladım. Bana biraz daha yaklaşıp elini belime sardı ve başını kaldırıp gözlerime baktı.

"Hoşgeldin." Karşılık olarak gülümsediğinde ısırmamak için kendimi zor tutuyordum.

"Yani tanışıyorsunuz." Yanımdan gelen rahatsız edici ses ile göz ucuyla ona baktım. Aynı zamanda Yusuf da başını ona çevirip huysuzca bakmıştı.

"Tanımasam neden sarılayım?" Huysuz bir şekilde konuşup benden uzaklaştı ve elini belimden çekip koluma sardı, "gidelim hadi." Ardından beni kapıya çekiştirmeye başladığında gülümsememi büyütüp ona doğru ilerledim.

Etraftakiler hala bizi izlerken hiçbirini umursamayıp hızla peşinden gittim ve kampüsten çıktık. Arabayı açıp sürücü koltuğuna geçtiğimde o da kısa sürede yanıma oturmuş ve çantasını arkaya atmıştı. Üzerindeki montu da çıkarıp arka koltuğa bıraktığında kemerimi takıp anahtarı kontağa yerleştirdim.

Bakışlarımı en sonunda ona çevirdiğimde kemerini takıyordu. Üzerinde yine benim hırkam vardı, altında ise düz siyah eşofman vardı. Siyahlar içindeydi ve yüzü o kadar güzel öne çıkmıştı ki bakmadan edemiyordum. Saçları yine alnına dökülüyordu. Elleriyle saçlarını iki yana doğru tarayıp bakışlarını bana çevirdi. Ona olan bakışlarımı gördüğünde kocaman gülümseyip başını yana eğdi.

k. Where stories live. Discover now