•3•

7.1K 640 550
                                    

Sabah uyanır uyanmaz saate bakmıştım. Saat sabahın 5'i olmamıştı. Pencere önüne gelip perdeleri açdığımda güneşin daha doğmamış olduğunu, doğmak üzere olduğunu gördüm

Çok erkendi ama yeniden uyumak için hiç uykum yoktu. Zaten dün Taehyungla kekeri çocuklara dağıtdıktan sonra eve gelir gelmez yorqunluktan uyuyakalmıştım.

Yeniden uyumak istemediğimi anladığım gibi vakit kaybetmeden pastahaneye gitmek için hazırlanmaya başladım.

Ne kadar erken olursa o kadar iyi olurdu. Hem yeni tarifler denemek istiyordum ama bazen yorqunluktan bazen de boş zaman bulamadığım için bunu ertelemek durumunda kalıyordum. Eğer ki bu gün pastahaneye erken inersem bunu yapmaya fırsatım olabilirdi

Pencere önünden çekilip banyoya gittim. Banyoya girip sabah rutinimi yaptığım gibi çıkıp odaya geri döndüm. Sabah kahfaltımı pastanede yeme kararı alarak üstümü değiştirmeye başladım

Hemen üstümü değiştirdim ve aynanın karşısına geçip kemdime baktım. Bem-beyazdım baştan tırnağa. Altımda beyaz bi kot pantolon, üstümde de beyaz bol bi tişört vardı. Tişörtün sol yukarı kısmında minik bi baskısı vardı. Ayaklarıma da beyaz çorap giymiştim.

Hemen dudaklarıma vanilyalı lipbalm sürüp, vanilya kokulu parfümümden sıktım üstüme. Hazır olduğum gibi aşağı inip ayakkabılarımı giymeye başladım. Ayakkabılarımı da beyaz seçtim. Nedense bu gün beyaz olmak istemişdim

Anahtarları alıp dışarıya çıktım. Kapıyı kilitlemeden önce telefonumdan saate baktım. Saat nerdeyse 6 olmak üzereydi. Kapıyı kilitlerken Taehyungu düşündüm. Genellikle pastahaneye saat 7 civarlarında uğrardı. Yani benim her zaman pastahaneni açdığım zamanlarda

Daha gelmesine zaman vardı. Onunla arkadaş olmadan önce de ben hep onun geleceği zamanı hesaplardım. Çünkü her gün istisnasız gelirdi ve en erken gelen müşterimdi. Böyle oluncada ilgimi çekmişti ve ben her sabahımı onu görerek açmaya alışmıştım

Pastahane evin tam yanında olduğu için hemen gelmiştim cebimden anahtarları çıkarıp tam kapıyı açacakken yanıma üç kişi geldi.

Ellerinde sopa ve bıçak olan adamlara bakıp bir adım geriledim ve adamlardan tırssam bile konuşmaya başladım. "Günaydın. Ihmm pastahaneye geldinizse eğer daha açmadım. Ben bile yeni geldim. Ve nerdeyse 1 saate filan açıca-"

Ortada olan adamın ayağını kaldırıp karnıma vurmasıyla gerileyerek yere düştüm ve sözlerime devam edemedim. "Biz pastahaneye gelmedik. Sana geldik sana. Pastahaneyle bi işimiz yok bizim ama.... Seninle varr"

Ben daha ne demek istediklerini anlamadan bana tekme atan o ortadaki adam yığıldığım yere gelip saçımdan tutarak başımı yukarıya kaldırıp onun gözlerine bakmamı sağladı. Gözlerimin içine bakarken diğer elindeki sopayla kasıklarıma baskı uyguladı

Acıyla çığlık atarken diğer iki adamsa elindeki sopaları pastahanenin camlarına vurmaya başladılar. Cam vurmaların etkisiyle çatlamıştı ama hâlâ kırılmamıştı "L-lütfen lütfen y-yapmayın ne istiyorsanız s-söyleyin ben yardım e-edic-" Yüzüme yumruk yememle sözlerime devam edemedim. 

Kasıklarımdaki baskı, karnıma vurulan tekmenin ağrısı, saç diplerimdeki sızı azmış gibi bi de yüzüme yumruk yemiştim. Ama beni acıtan bu değildi ki. Beni acıtan pastahaneme zarar vermeleriydi

"Kes sesini! Sana konuşma hakkı verdiğimi hatırlamıyorum!" Sözünü bitirdiği gibi saçlarımdan tutan eliyle başımı itekledi ve elini saçlarımdan çekti. Başım yere çarpıb betonla buluşduğu için yüzümü buruşturarak inlemekten alıkoyamadım kendimi

My Tiny Boy Where stories live. Discover now