0.5 | capricornus takımyıldızı

106 13 1
                                    

Hermione Granger, boş çilekli margarita bardağındaki pipetini döndürdü.

Arkada son derece gürültülü, insanın neredeyse kendi nefes alış verişini bile duyamayacağı kadar kulak uğuldatan bir müzik çalıyordu. Fransızca olduğu için tam olarak nasıl bir şarkı olduğunu bilemiyordu Hermione ama barda dans edip kafayı bulmaya uygun olduğu kesindi. Ensesi terlediği için kıskaçlı bir tokayla kıvırcık saçlarını yukarıda tutturduktan sonra, dönüp piste baktı. Kuzeni Finn Wilkins, âdeta üzerine çıkmaya çalışan son derece çekici Fransız bir kız ile dans ederken bir yandan da gülerek flörtleşmeye ama mesafesini de korumaya çalışıyordu. Hermione, bu manzara karşısında yanında bir fotoğraf makinesi olmamasına lanet etti.

İlk başlarda o da Finn ile birazcık dans etmiş ancak ardından, oturmayı tercih etmişti. Bu tür şeylere alışık değildi ve dürüst olmak gerekirse çok hoşlanıyor da sayılmazdı. Evde müzik dinleyerek kitap okuduğu bir akşamı tercih ediyordu şüphesiz. Yine de, sıklıkla işten izin alıp ailesiyle tatile gitmediği için, Fransa'da bir bara gitme tecrübesini de tatmak istemişti. Pişman değildi, hem, her ne kadar yanındaki kız biraz fazla temas ediyor olsa da genel hatlarıyla Finn eğleniyor gibi görünüyordu. Kuzeninin bir bardağı başına diktiğini gördüğünde başını iki yana salladı.

"Size bir içki ısmarlayabilir miyim, madame?"

Tanıdık bu ses ile başını çevirdiğinde karşılaşmayı en son beklediği kişi, cevabını hiç beklemeden yanına oturuveren Harry olmuştu. Hafif şaşkınlığına rağmen bozuntuya vermeden güldü. "Tabii ki, monsieur. Tanışıyor muyuz acaba?" Harry, eliyle biraz uzakta kalmış olan barmene bir işaret yaparken Hermione'ye flörtöz gülüşlerinden birini sunmuştu. Hermione, bu bakışın cidden profesyonel olduğunu fark ederek irkildi — hâlbuki küçüklerken Harry'nin okuldaki bu kadar kişiyi nasıl tavladığını hiç anlayamazdı. "Lütfen! Sizin gibi hoş bir bayanla daha öncesinde tanışmış olsam mutlaka anımsardım." Genç kadın, içtiği içkilerin de etkisiyle kıkırdayarak ayak uydurdu arkadaşına. "Tabii, fazla kibar davranıyorsunuz." Arkada çalan şarkının desibeli yükselince, kendini duyurabilmek adına hafifçe Hermione'nin kulağına doğru eğildi Harry. Böylelikle sıcak nefesi Hermione'nin kulağını ısıtmıştı. "Kendinize haksızlık etmeyin, Bayan Granger."

Barmenin onların önüne gelmesiyle, Harry'nin allanmış yanaklarını fark etmeyeceğini düşünerek rahatladı Hermione.

Bu basit şakalaşmaya niçin böyle tepki verdiğini anlayamıyordu, zannettiğinden fazla alkol almış olmalıydı. Yeşil gözlü adam, hafifçe arkadaşına dönerek, "Ne içersin?" diye sordu. Bir anlığına durakladıktan sonra, "Sex On The Beach alabilirim." diye yanıt verdi. Harry, büyük bir rahatlıkla yeniden barmene dönüp son derece hızlı bir şekilde sipariş verdi. "Sex On The Beach et Espresso Martini." Barmen hızla başını aşağı yukarı sallayarak uzaklaşmıştı. Harry, onun yeterince uzaklaştığından emin olduktan sonra yanağını masadaki eline yaslayarak Hermione'ye güldü. "Görevlerdeyken en çok Ateşviskisini özlüyorum. Mugglelar neyi kaçırdıklarını bilmiyorlar."

"Ben sanırım Kaymakbirasını tercih ederim." diyerek omuz silkti Hermione. Ardından, önündeki boş bardağın kenarlarında parmağını gezdirerek kaşlarını kaldırdı. "Beni nasıl buldun?" Harry, farkına varmadan kuzgun karası saçlarını eliyle dağıtmış ve hafifçe güldükten sonra Hermione'ye göz kırpmıştı. "Seni dünyanın öbür ucunda da olsan bulurum, Mione." Hermione, gözlerini kırpıştırarak baktı oğlana. O da ne demekti? Kızın, muhtemelen biraz çakırkeyif olduğundan, sesindeki şakacılığı anlamadığını fark edince başını geriye atarak kahkaha attı Harry. "Şaka yapıyorum! Hostele dönmeden önce bir şeyler mi içsem diye kapının önünde dikilirken dans eden kuzenini gördüm."

livilence 𖥔 harmioneWhere stories live. Discover now