0.1 | ilk karşılaşma

274 18 43
                                    

Hermione Granger, peşinden gelen aile üyelerine döndükten sonra usulca üzerindeki elbiseyi düzeltti.

"Rezervasyonumuz dokuzdaydı ama birkaç dakika erken gelmekten bir şey olmaz bence." dedikten sonra, bir kez daha bileğindeki saati kontrol etti. Kuzeni Finn, kıvırcık saçlarını elleriyle düzelttikten sonra, yarım ağız sırıtarak göz devirmişti. "Bizi resmen yaka paça sürüklediğin için olabilir." Hermione, kaşlarını kaldırıp ona bilmişçe baktı. "Birazcık acele ettirmezsem iyice sallanıyorsunuz. Ayrıca sürümedim, azıcık hızlı yürüdünüz sadece." Alaycı bir ses tonuyla ekledi. "Bu kadar formundan düştüğünü bilseydim buraya Cisimlendirirdim seni." Finn dil çıkarırken, Hermione'nin teyzesi Mandy Wilkins oğlunun omzuna hafifçe vurmuş, çantasını koluna takarak restoranın kapısına ilerlemeye başlamıştı. "Koskocaman oldunuz ama hâlâ üçüncü sınıf gibi laf sokuşuyorsunuz. Azıcık benden bir şeyler öğrenseymişsiniz keşke, aman haydi!" dedikten sonra kapının önünde durakladı, kendisine kapıyı açan garsonu göz ardı ederek kız kardeşi Monica Granger ve çocuklara bağırdı. "Acıktım ben!"

Finn ile Hermione, aralarında gülüşürken Bayan Granger mahcupça garsona gülümsemiş, içeri girerken, "Merci beaucoup, monsieur." diye mırıldanmıştı. Garson, hepsi içeri girdikten sonra kapıyı kapatıp Bayan Wilkins'in yanına gitse de teyzesi, liderin kendisi olmadığını söylercesine Hermione'yi işaret etti. "Saat dokuz için Hermione Granger adına bir rezervasyonumuz vardı." dedi Hermione, göz ucuyla adamın elindeki deftere bakarak. Kız, bu ufak deftere çiziktirilmiş kelimeleri anlayamadan garson, restorandaki barın ilerisindeki masalardan birine işaret etti. "Masanız o tarafta, madame." Genç kadın, annesi, teyzesi ve kuzenini kendisinden önce garsonun peşinden yönlendirdikten sonra onların ardına takılmış, bar tarafının oraya doğru ilerlemeye başlamışlardı.

Finn'in ardından ağır ağır ilerlerken gözlerini çevrede gezdiren Hermione, kapının yakınındaki masaların bir nebze daha dolu olduğunu ve rezerve edilmiş arka taraftaki masalara ilerledikçe restoranın daha sessiz sakin olmaya başladığını fark etmişti. Genel olarak ise, kısık bir müzik eşliğinde hoş bir mekândı burası. Yanından geçmekte oldukları bar tezgâhının önünde oturan insanlara kısa bir bakış atarken, gözüne, kapı açıldığından dolayı başını o tarafa çevirmiş olan bir çehre çarptı. Nefesi kesildi.

"Harry?.." diye fısıldadı kendi kendine, olduğu yerde donakalırken. Fısıltısını duymayan ama durduğu için dikkati ona doğru kayan yabancı adam, kaşlarını kaldırarak bakmıştı Hermione'ye ama genç kadın dudakları yarı aralık, adama direkt gözlerini dikmekten alamamıştı kendini. Yüz hatları o kadar benziyordu ki Harry'ninkilere... Her ne kadar onu yedi yıldır görmüyor olsa da. Adamın mavi gözleri ve sarı saçları kafasını karıştırırken, gözlerini kırpıştırıp onun omzuna dokundu hafifçe. "Harry?" dedi tekrardan, diyecek başka bir şey bulamayarak. Başını tekrar çevirip barmen ile kısık sesli bir sohbete girişmiş olan adam, irkilerek kadına dönmüştü. "Excuse-moi?" diye cevap verdi, kaşlarını kaldırarak.

"Ben—" diye duraklayan Hermione, geri bir adım attı. Aslında bu gözler, bu saç, iyice yapılı vücudu ve aksanı ile pek de Harry ile alakası yoktu adamın. "Üzgünüm, bir başkasına benzetmiş olmalıyım." diye geveledi alelacele, kendisine doğru gelmekte olan Finn'i de aynı anda fark ederken. Adam, kibarca gülümsedi. "C'est bon." Finn'e doğru afallamış bir adım atarken Hermione, adamın barmene dönüp kendisinin ne de garip bir kadın olduğuna dair bir şeyler söylediğini işitse de bir tepki verememişti. Hâlbuki ilk bakışında o kadar benzetmişti ki Harry'e! "Herm, ne yapıyorsun?"

"Şey," diye lafa girdi genç kadın ama Finn onu elinden tutup masalarına doğru yönlendirirken, teyzesi ve annesinin de meraklı bakışlarını fark edince susuverdi. "Yok bir şey." Kendisine, kuzeninin yanında ve teyzesinin karşısında ayrılmış olan sandalye otururken koluna astığı çantayı masaya bıraktı. Anlaşılan, Hermione tanımadığı adamları yıllardır özlemini çektiği arkadaşına benzetmekle meşgulken, çoktan getirmişti garson menüleri. "Ne oldu kızım, niye durdun barın önünde?" dedi teyzesi, lafını sakınmayarak. Bir yandan da elinde dimdik kaldırdığı menüye bakıp bakıp duruyordu. Hermione'ye cevap verecek fırsat tanımadan, menüdeki yemeklerden birini parmağıyla gösterip kız kardeşini dürttü. "Monica, bu ne?"

livilence 𖥔 harmioneWhere stories live. Discover now