0.3

297 59 37
                                    

"Ben çıktım!" Çocuklara seslenip dış kapıya doğru yönelmiştim. Bugün benim dersim Felix ve Changbin'in ders saatinden erken olduğu için tek başıma gidecektim, dışarıda yağan deli gibi yağmurdan yetişirsem tabi.

Aslında Changbin'den beni bırakmasını isteyecektim ama o da dün gece bizle geç yatmıştı, bu yüzden uyandırmak istememiştim. Felix sağ olsun, o da alarmımı kapattığı için muhtemelen gecikecektim.

Giydiğim ayakkabılarımla beraber hızlıca anahtarımı alıp dışarı çıkmış ve durağa doğru yürümeye başlamıştım.

"Kartım!" Yavaş yavaş durağa yaklaştığımda elimle cebimi yoklarken kartımın olmadığını fark etmiştim, yine de emin olmak için kenara çekilip cüzdanıma bakınca kartı orada da görememiştim. "Of!"

Cüzdanı çantama atıp durağa baktığımda çoktan beklediğim otobüsün geldiğini görmüştüm ama yetişemeyeceğimi bildiğim için koşmayacaktım oraya kadar.

Şemsiyemi de almayı unuttuğumdan çantamı kafamın üstüne doğru tutup hızlıca yürümeye başlamıştım. Otobüsler bir saat arayla geldiği için bir diğerini beklemeye vaktim yoktu ve benim artık gitmeme gibi bir şansım da kalmamıştı.

Yağmur daha da şiddetlenirken, ben durağın önünden yeni yeni geçiyordum. Her ne kadar taksiye binmek istesem de öğrenciydim ve paramı idareli harcamam gerekiyordu.

Biraz daha ilerlemişken bir diğer kaldırıma geçecektim ki, hızla gelen bir arabanın aniden yanımdan geçmesiyle sırılsıklam olmam bir olmuştu.

"Oha! Öküz herif beni nasıl göremedin!"

Kafama tuttuğum çantanın dahi ıslanmasıyla hüzünle üstüme bakmıştım, kuru hiçbir yerim kalmamıştı. Ben üstümdeki kapüşonlumu bedenimden uzaklaştırırken, öndeki araba ise dörtlülerini yakıp geri geri olduğum tarafa sürüyordu.

Umuyordum ki bir özür dilerdi.

"Kusuruma bakmayın." Araba yanıma yaklaştığında yavaşça açılan cama doğru dönmüştüm.

Gerçekten şaka gibiydi, "Yahu ben senden kurtulamayacak mıyım?"

Üstümü sırılsıklam eden kişi, yaklaşık beni bir haftadır rahat bırakmayan adamdı.

"Görmedim seni." Dediğiyle gülüp kafamı sallamıştım. "Tabii, ne biçim bir tesadüfse her zaman karşılaşıyoruz."

"Bin arabaya, bırakayım seni." Kapıdan uzaklaşıp yerden çantamı almıştım. "İstemez."

"Uzatma bin, yağmur yağıyor." Onu dinlemeden üstümü silkip çantamı koluma asmıştım. "Yürü git."

"Binmezsen gitmeyeceğim." Son derece gelen net sesiyle gülümsemiştim. "Sen bilirsin, görüşmemek üzere." Tekrar kaldırıma çıkmış yoluma ilerlemeye devam edecektim ki çalınan kornalar gitmemi engellemişti.

Çünkü trafiği kapayan Hyunjin'in arabasıydı ve açılması için önce onun ilerlemesi gerekiyordu. "Gitsene manyak mısın sabah sabah?"

"Bin diyorum binmiyorsun?" Artan korna sesleriye derin bir nefes alıp hızlıca arabaya binmiştim, olay çıksın istemiyordum.

"Senden nefret ediyorum."

Bindiğim anda hareket eden araçla koltuğa gömülmüştüm, "Bakıyorum da çenen hep benden uzak olduğun anlarda çalışıyor."

"Diğer insanlar için bindim, yoksa umurumda olmazsın." Dediğimle dudakları hafifçe kıvrılmış ve klimayı çalıştırmıştı, yaptığı tek iyi şey de buydu sanırım.

"Arka koltukta hırka var, al giy onu." Her ne kadar üşüsem de ona ait bir şeyi giymek istemiyordum. "İstemez."

"İnat yapmanın sırası değil, bu saçlarla hasta olacaksın." Eliyle saçlarımı gösterince göz devirmiştim. "Saçlarım senin yüzünden ıslak."

b me, hyunminWhere stories live. Discover now