0.2

359 72 78
                                    

Konferans başlayalı yaklaşık yarım saat oluyordu ve hâlâ bitmek bilmemişti, karşımızdaki adam zaten gerilmeme sebepken, sağım ve solumdaki arkadaşlarım beni daha da geriyordu. "Evet! Bakıyor şu an."

Felix konuşma başlar başlamaz o adam ne zaman bana baksa, kolumu dürtükleyip sahneyi gösteriyordu. Zaten yeterince rezil olmuştuk bir de canımı acıtıyordu.

"Sussana Felix!"

"Kendi ölümden dönmediği için bu kadar rahat." Changbin ise geldiğimizden beri bacak bacak üstüne atmış ve büyük bir dikkatle konferansı dinliyordu.

"Seni var ya!" Felix'in Changbin'e atılmasıyla onu belinden çekip yerine oturtacaktım fakat bize doğru seslenilince o tarafa dönmüştük.

"Siz, ikiniz."

Salondan ses çıkmazken sonunda Felix benden ayrılmış ve koltuğuna yapışmıştı. "Konuşmamı bölmenizin sebebi nedir?"

Karşımızdaki adam eliyle bizi gösterirken tüm salonun odağı olmuştuk. Konuşma başlar başlamaz yüzümü asla ona çevirmemiştim ama şu an mecburdum bakmaya. "Ayağa kalkın."

Dediğiyle Felix'e dönünce onun da bana baktığını fark etmiştim. "Kalk." Mırıldanmamla beraber omuzlarını silkip kulağıma eğilmişti, "Seungmin, biliyorsun ben kimsenin emirleri-"

Cümlesini tamamlamasına izin vermeden kapüşonundan tutup ikimizin de hızla ayağa kalkmasını sağlamıştım.

Bakışları önce Felix'in üzerinde gezmiş, daha sonra benim yüzüme çıkmıştı. "Bu kadar hararetli ne konuşuyordunuz?"

Gözlerini yüzümden çekmeden sorduğu soruyla benim cevap vereceğimi anlamıştım fakat bu adamla hiçbir şekilde iletişime geçmek istemiyordum. Felix'te bunu anlamış olacak ki lafa ben yerine o atlamıştı, "Özür dileriz, saygısızlık etmek istememiştik."

"Sana sormadım." Felix konuşurken ona dönme zahmetinde bile bulunmamış, gözleri hâlâ üstümdeyken konuşmuştu. Gerçekten küstah bir adam olmalıydı.

"Önemli bir şey değildi, saygısızlık için kusurumuza bakmayın." Daha fazla buna katlanmak istemediğimden Felix'in dediği şeyleri tekrarlamıştım ama o bundan tatmin olmamış olacak ki Felix'e oturması için işaret verip tekrar bana dönmüştü.

"Adın ne?" Adımı bildiğini ikimiz de biliyorduk, kimse kazara minik bir olaya şahit olan üniversiteli çocuğun elini kolunu sallaya sallaya ayrılmasına göz yummazdı.

"Kim Seungmin." Dediğimle hafif bir mırıldanmış ve kollarını çiçek pozisyonuna getirmişti. "Ne okuyorsun Seungmin?"

Aklı sıra beni tanımaya çalışıyordu "Psikoloji."

Kaşları ilgiyle havaya kalkarken bunun sahte olduğunu anlamam zor olmamıştı, "Zor bir seçim sanki."

"Kişiye göre değişir."

Verdiğim cevapla alayla gülümserken sağa sola adımlamaya devam ediyordu, kimseden ses çıkmaması da biraz gerilmeme neden oluyordu. "Neden bu bölümü seçtin? İnsanların anlattıklarından etkilenebileceğini hiç düşünmedin mi?"

"Düşünsem burada olur muydum sizce?" O bunu diyecek olmamı beklemiyormuş gibiydi ve şaşkınlığını az da olsa anlamıştım. Bu cevabı vermemin nedeni ise bu okuldaki bölüm ve hocaların gerçekten iyi olmasıydı.

"Cesaretini sevdim Seungmin ama sanki fazla duygulu bir yapın var, başarısız olabilirsin."

Ben onu hiç sevmemiştim ama, "Her insanın duyguları var, bunun profesyonellik işi olduğunu düşünüyorum. Ayrıca başarısız olmam beni ilgilendirir, sonuçta bu bölümü istemiş olan benim."

b me, hyunminWhere stories live. Discover now