Mutfağa girerken beni fark etmesi için hafifçe öksürüp içeri adımladım. Sesimi duyar duymaz sızlanmasıyla gülüşümü bastırmaya çalıştım.

"Ahh! Belim nasıl tutulmuş..."

Konuşurken elindekileri bırakıp belini tutarak geriye doğru gerinmişti. Dudaklarımı birbirine bastırıp buzdolabını açtım. Bu saklanma yöntemimdi genelde.

Aklım kahvaltı masasında olduğu için boş boş dolaba bakarken belimde eller hissedince gülümsedim. Ellerini karnıma sarıp boynumu öptüğünde dudaklarımı ısırıp devam etmesini bekledim.

"Ceketiniz çok yakışmış Bay Jeon... Öpülesi duruyorsunuz."

Dudaklarını art arda boynumda hissettiğimde heyecanla yutkundum. Tahrik etmeye çalışıyordu şuan! Ç-çünkü... Çünkü arkamda sertliğini hissediyordum!

"Seni çok özledim... Yetmedi mi süründürdüğün?"

"Arsızlaşma Jungkook. Çekil yemek yiyeceğim."

Düzensiz nefesleri boynuma vururken sürekli yutkunup duruyordum. Bir haftada nasıl bu kadar yoklukta hissedebilirdi acaba?

"Hayatım... Daha ne kadar özür dilemeliyim?"

"Dileme! Bırak beni."

Bırakırsan seni gebertirim.

Bırakmasını söylememe rağmen biraz geri çekip dolabın kapadığını kapatıp bedenimi yaslamıştı. Elinin tersiyle yanağımı okşamasıyla gözlerine baktım.

"Çok aşığım biliyorsun değil mi?"

Cevap bekliyor gibi değilde hatırlatma yapıyor gibiydi daha çok.

"Meleğime çok hatalar yapıyorum... Onu üzüyorum... Kalbini kırıp sonra sürünüyorum peşinde... O da beni süründürmeye bayılıyor..."

Dudaklarını boynumun etrafında gezdirirken dilini hissetmemle nefesim teklerken gözlerimi yumup ellerimi omzuna yerleştirdim. Manipüle, tahrik, taciz, ırzına geçme... Her şey vardı bu adamda. Ama çekilmek zorunda değildim tamam mı?

"Sonra... Bebeğim çok güzel kokuyor... Boynunu öptürmeye bayılıyor... Ellerini öptürmeyi çok sever mesela..."

Nefesleri boynuma vurmaya devam ederken elimi tutup tek tek parmaklarıma öpücüklerini kondurmuştu.

"Y-yemek... Yemek yiyeceğiz."

Dudakları çeneme değdiğinde aradan çıkmaya çalışsam da izin vermeden kendini daha da bastırmıştı. Hissediyordum... Yemin ederim fenalaşıp kalacaktım.

İstiyordum...

Ama sürünmeliydi!

Elimi kasıklarına değdirir değdirmez tüm çabamla kolları arasından kaçıp sandalyeye oturdum. Yaklaşmasın diye az önce sardığı kreplerden ağzıma sıkıştırırken nefes almaya çalışıyordum.

"Çok kötüsün! Böyle mi bırakacaksın beni?"

Göz ucuyla pantolonunun önüne bakıp gülerek önüme döndüm. Söylenerek mutfaktan çıkmıştı. Eğer beni öperken biraz daha konuşmasına izin verirsem kesinlikle kanar, affederdim.

My fault | TaekookWhere stories live. Discover now