2

2.1K 151 33
                                    

Başıma gece gece bir bela almış gibi hissediyordum ama insanlık namıma laf ettirmeye niyetim olmadığı için kaldırımda bayılan fanatiği zar zor evime taşımıştım. Şimdi koltuğumda baygın baygın yatıyor arada bir dışarıda söylediği bestenin son cümlesini tekrarlayıp duruyordu.

Her söylediğinde içimden siksinler demeyi ihmal etmiyordum ve bu acayip eğlenceli hale geliyordu benim açımdan. Çok heyecanlı bir hayatım yoktu, sıradan bir insandım ve İrem'in sayesinde genelde gülüyordum.

Daha doğrusu onun kırıkları sayesinde.

Saat gecenin ikisine geliyordu ve ben evimde yabancı olduğu için uyumamayı seçmiştim. Zaten yarın hafta tatilimdi, erken kalkmak zorunda değildim. Fırsattan istifade ben de haftaya çarşamba günü dergide yayımlanacak olan eleştiri yazımı şimdiden yazıp aradan çıkarayım demiştim. Şimdiye kadar iyi gidiyordu ve bu gece biterse perşembe gününe kadar işe gitmek zorunda kalmayacaktım. Bunun yerine uzun zamandır uğramadığım dükkanıma uğrayıp ne var ne yok bakabilirdim.

Duyduğum ağız şapırdatma sesiyle başımı bilgisayarın ekranını hafifçe öne doğru indirip tam karşımdaki koltuğa yatırdığım adama baktım. Gözlerini etrafta gezdirirken çatık olan kaşlarını mümkünmüş gibi daha da çatıyordu.

"Neredeyim ben amına koyayım?" diye homurdandığını duydum. Gülmemek için alt dudağımın içini ısırdım.

Sesi kısık, kelimeleri hala ayılamadığını gösterir gibi yayvan çıkıyordu dudaklarından. Bakışları sonunda beni bulduğunda irkilerek yerinde doğrulmaya çalıştı ancak elini koltuğun kenarına koyarken boşa gelmiş ve yana doğru düşmek üzereyken son anda toparlamıştı. Daha fazla kendimi tutamadan güldüğümde kaşlarını çattı.

"Ne oluyor lan?" diye hırladı tekrar oturur pozisyon alırken. Ses tonu kedi miyavlaması gibiyken onu ciddiye almak zordu ama uğraşmadım.

Ellerimi iki yana kaldırıp sakinleşmesi için basit bir harekette bulundum. Dudaklarımı hafifçe ıslatıp boğazımı temizledim.

"Sakin," dedim bilgisayarımın ekranını tamamen indirip yanımdaki sehpaya bırakırken. "İrem'in komşusuyum, bağırmalarını duydum sonra baktım yere yığılmışsın ben de alıp eve getirdim. Buralara gece kurt iniyor, sabah kalkınca evimin önünde ceset bulmak istemem."

Dediklerimi kısık gözleriyle dinleyip cümlelerimi kafasında anlamlandırdıktan sonra başını sallayarak rahatça sırtını koltuğa yasladı. Sonra ağzının ucuyla bir "Sağ ol," mırıldanıp ellerini yüzüne kapattı.

İrem'in kedisi ayaklarıma sürtündüğünde eğilip onu kucağıma aldım.

"Acıktın mı?" diye sordum çenesinin altını kaşırken.

Küçük bir mırıltı çıkarıp karnımın üzerinde ayaklandığı sırada karşımdaki koltukta oturan herif sorumu üstüne alınarak cevapladı.

"Valla zahmet olmazsa biraz midem kazındı."

Kaşlarımı kaldırıp ona baktım. Ellerini yüzünden indirip kucağımdaki kediye baktı, ardından tekrar beni buldu bakışları. Ona sorulmadığını anlamış olacak ki utançla tekrar kediye indirdi bakışlarını.

"Ha, pardon birader. Bana sordun sandım," diyerek elini kaldırdı, özür dilercesine.

"Sorun değil," dedim kediyi yere bırakıp ayağa kalkarken, "Gel sana da ısıtayım bir şeyler," diye ekledim.

Üzerindeki pikeyi kaldırırken saçlarımı karıştırarak mutfağa geçtim. Buzdolabına kaldırdığım kıymalı makarnayı çıkarıp ocağın üzerine bıraktıktan sonra altını açarak kıstım. Sonra mutfak tezgahının altındaki dolaptan kedi maması çıkarıp balkon kapısının yanındaki kedi kabına döktüm.

tribüncü [boyxboy]Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon