6

278 24 4
                                    

Akşamın ilerleyen saatlerinde işleri bitmişti. Yaraya dikiş atılmıştı, atılırken Mert Aybüke'nin yanına oturmuştu. Atılacağı sırada ise Aybüke bir anda Mert'in elini tutmuştu. Tutuyor demek az kalırdı, o kadar sıkıyordu ki. Mert de hiç  bırakmamıştı elini.

"Seni evine bırakayım olur mu?" Dedi arabaya binerken. Aybüke de "Olur." Dercesine mırıldandıktan sonra yola koyuldular.

"Çok acıyor mu?"

"Biraz. Kusura bakma bir anda çok sıktım elini." Sesinden mahçup olduğu belli oluyordu Aybüke'nin.

"Ellerin yumuşacık." Gözlerini ellerine çevirdi Aybüke. Bu söz hoşuna gitmişti.

Ardından gözleri camdan dışarı kaydı Aybüke'nin, bir anda dalıp gitmişti. Mert de düşüncelerini bozmamak için sesini çıkarmadan sürmüştü arabayı.
Eve vardıklarında ise arabayı durdurdu ve Aybüke'ye baktı, hâlâ camdan dışarı bakıyordu.

"Aybüke?" Duymamıştı anlaşılan.

Hafifçe omzuna dokunduğunda irkilerek döndü Mert'e, gözleri dolmuştu nedensizce.

"Ha dalmışım kusura bakma."

"Ağlıyor musun?"

Gülerek gözlerini sildi Aybüke.

"Yok bir yere dalıp gidince oluyor o."

Başını salladı Mert.

"Geldik bu arada."

"Fark ettim maalesef." Dudak büzerek kemerini çıkarttı.

"Maalesef mi? Eve gitmek istemiyor musun?"

"İstemiyorum. Neyse görüşürüz sonra, kusura bakma tekrardan çok zahmet verdim bugün sana."

"Hayır önemli değil de, gel seni bir yere götüreyim."

Şaşkın şaşkın baktı Mert'e.

"Neresi?"

"Sürpriz. İstersen elbiseni değiştir ben beklerim burada seni."

İtiraz etmeden başını salladı Aybüke. On dakikada üstünü değiştirip tekrar arabay gelmişti.

Mert Aybükeden ayrılmak istemiyordu, Aybüke de eve gitmek istemiyordu. Bu durumda en mantıklısı beraber vakit geçirmeye devam etmek diye düşündü Mert.

Hızla arabayı sürerken Aybüke ise merakla yola bakıyordu. Yol beklediğinden uzun sürüyordu ama yine de sessizce izlemeye devam etti. Nihayet durduklarında ise geldiklerini fark etmişti.
Terk edilmiş yedi katlı bir evin önünde durmayı beklemiyordu tabii.

"Vay canına. Etkileyici." Aybüke binaya bakıyordu ve neden burada olduklarını anlamaya çalışıyordu.

Mert hafifçe güldü, "Merak etme korktuğun gibi değil, gel hadi."

Mert binanin neredeyse yok olmak üzere olan kapısına doğru yürürken Aybüke olduğu yerde duruyordu.

"Sana nasıl güveneceğim?"

Aldığı soruyla Mert de olduğu yerde durdu, böyle bir şey duymayı beklemiyordu.

"Ne?"

"Diğer evlerden uzaktayız, ışığı bile olmayan eski bir eve getirdin ayrıca telefon da çekmiyor." Tekrar elindeki telefonu kontrol etti ve evet, sinyal yoktu.

"Askerim ben asker. Sana ne yapabilirim Allah aşkına!" Bunu Aybüke de biliyordu, hiç bir şey yapmayacağının da farkındaydı. Amaç macera olsun.

"Öyle mi dersin?"

"E öyle tabii. Biri sana dokunsa onun canını okurum ben, sen gelmiş bana 'Ya bir şey yaparsan' diyorsun."

KURŞUNWhere stories live. Discover now