3

370 36 11
                                    

(4 gün sonra)

Aybüke'nin altı saat süren ameliyatı, ve üç gün kaldığı yoğum bakım sonrası nihayet normal odaya alınmıştı.

Gözlerini açalı bir saat oluyordu, hatırlayabildiği en son şey ise cam kenarında ayağa kalkan bir öğrenciyi yere oturtmak için kendisi ayağa kalkıp  çocuğun yanına gittiği anda gözlerinin kararmasıydı. Kurşun yediğini hissedebilmişti.

"Aybüke?" Ekin'in sesini duyduğu anda daldığı yerden gözlerini ayırıp ona dönmüştü. Elinde bir kahve ve bir su bardağı ile kapının önünde duruyordu.

"Susamışsındır belki diye su getirdim, içmek ister misin?"

"Hayır." Diyebildi sadece. Boğazı acıyordu ve cümle kurmak gerçekten çok zor geliyordu.

"Tamam ben şuraya koyayım istediğin zaman haber ver." Elindeki suyu yatağın yanındaki komodine koyarak tek kişilik bordo koltuğa oturdu.

"Nasıl hissediyorsun? Dünden beri herkes gözünü açmanı bekliyor."

"Herkes derken?" Şaşırmıştı biraz. Uyandığından beri Ekinden başka kimseyi görmemişti çünkü.

"Zincir timi de buradaydı. Dün gece görev için merkeze gitmek zorunda kaldılar ama Mert Komutan hâlâ burada, dört gündür hiç kapının önünden ayrılmadı. Ha birde olay medyaya düşmüş, ailen görmüş ve sana ulaşmaya çalışmış olabilir. Benim telefonumu kullanarak konuşmak ister misin?"

Ailesi dışında bahsettiği kişilerin kim olduğunu bilmiyordu, sadece baş sallayarak yetindi. Ekin cebinden telefonu çıkartarak Aybüke'nin söylediği numarayı tuşladı. Ardından telefonu Aybüke'ye uzattı.

Telefon beş altı saniye sonra açıldı, karşı taraftan ağlayan bir sesle "Alo?" Sesi duyuldu.

"Anne." Karşı taraftan şiddetli bir ağlama sesi yükselmişti. "Kızım!" Diyerek bağırıyordu. "Mustafa koş Aybüke arıyor!" Ardından hafif bi şekilde babamın sesini duymuştum.

"Haberlerde gördük kızım, Şırnak diyordu Cumhuriyet ilkokulu diyordu, öğretmen ve öğrenciler terör saldırısına uğradı diyordu. Seni aradık binlerce kez, nasıl korktuk biliyor musun! Babanın sağlık durumundan da uçağa atlayıp gelemedik. Yüreğim parçalandı annem!"

"İyiyim, sakin ol."

"Ne oldu sana annem? Niye günlerdir hiç aramaya cevap vermedin, yaralı mısın yoksa?"

"Telefonu düşünürmüşüm. Ekinden arıyorum şimdi."

Ekin fısıldayarak kaş göz yapmıştı, "Söyle kaydetsinler numaramı, beni arayabilirler."

"Anne Ekin diyor ki numaramı kaydetsinler beni arasınlar diyor." Bu cümleyi kurarken boğazı o kadar ağrımıştı ki ağlayacak gibi olmuştu.

Annesi ağlamaya devam edince telefonu babası devralmıştı.

"Kızım, Aybüke'm! Nasılsın meleğim? Çok korkuttun bizi."

"İyiyim ben iyiyim."

"Kızım benim yüzümden gelemedik, affet."

KURŞUNWhere stories live. Discover now