ALTIN YUMURTA

25 3 0
                                    

İyi günler sevgili okuyucum. Yine beraberiz. Hadi devam edelim ve maceraya merhaba diyelim. İyi okumalar dilerim şimdiden.


《¡》

Bir sandalın üstünde ben, haketa, roseline, Liam ve genç pres George. Birlikte ejderha yumurtalarının ejder alevinde kuluçkaya yatırıldığı mağaraya gidiyorduk. Mağara kralın odasından da görülen dağdın içindeydi ve kutsal kabul ediliyordu. Draker dağına ulaşmak için suyun üzerinden ilerliyorduk. Yaklaştığımızda ejderha heykelleri bizi karşıladı.İlerledik ve sol tarafta bir ejderha heykelinin karnına açılmış kapıya yanaştık ve ordan içeri girdik. Küçük prens bizlere eşlik ediyordu.

Girişte meşalelerimizi yaktık ve bundan sonraki yolculuğumuzu onlarla sürdürdük

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Girişte meşalelerimizi yaktık ve bundan sonraki yolculuğumuzu onlarla sürdürdük. Biraz ilerledikten sonra kocaman bir alana geldik. Burda bir gümüş kase yere çakıldı vaziyette ama 1 metre genişliğinde içinde de yanan bir ateş vardı. Ateşin içinde yanan kasenin etrafında da 6 adet oyuk vardı. Bu oyuklara sanki kaseden çıkan küçük yol şeklinde ince hendekcikler bağlantı kuruyorldı. Prens orda çalışan görevliye;
Prens; kraliyet ailesi için saklanan yumurtaları yerleştir
Görevli ejder alevinde kuluçkaya yatan yumurtları bir bir çıkardı. Olması gereken yere yerleştirildiler. Sıra bendeydi. Haketa büyüyle elinde var ettiği hançeri bana uzattı. Benden büyük ve geniş mağaranın tavanına vuran alevin yanına gittim. Hançeri tam avucumun içine yerleştirip hızla çektim. Canım yanmıştı. Kendimi istemsizce sıktım. Toparlandım ve elimden akan kanı alevin iyice içine akıttım. Alev şahlanıp renk değiştirmeye başladı. Geri çekildim. Bir elimle de kanayan yere baskı uyguluyordum. Renkler bir bir alevde kendini gösterdi. En son alev sarı renkte yanmaya başladı. Biraz daha bekledik. Hala sarı yanıyordu. Sonra eski haline döndü. Haketaya baktım. Prense;
Haketa: bu yumurtalardan hiçbirine kutsal kanı layık görmedi. Başka yumurtalarla denenmeli.
Prens görevliye: duydun yumurtları değiş ve elinde olan en iyilerini getir. En güçlü ejder yumurtalarını koy.
Görevli söyleneni yaptı yine dizdi olması gereken yerlere yumurtaları. Yaklaştım ve baskı yaptığım elimi çektim ve kanımı alevin içine iyice akıttım. Sonra geri çekildim. Alev yine şahlandı. Renkler yine belirdi alevin suretinde. Sonra sarıya büründü. Sarı yandı yine bir müddet ve eski haline döndü. Haketaya döndüm yüzümü. Elimden kaynaklı yanan canım umurumda bile değildi. Bir sorun vardı. Hiçbir ejderha yumurtasını kabul etmiyordu kanım.
Haketa görevliye; elinde ne kadar yumurta kaldı
Görevli: bir tur daha yapacak kadar hanımım ama onlar da toy yumurta. Seçilse bile tuluçkayı tamamlamadılar. Beklemeniz gerekecektir.
Haketa rahatsız şekilde yerinden kıpırdandı. Yürümeye başladı. Onu gözlerimle izliyordum. Sonra yanımda birini hissettim
Liam: çok kan akıttın. Elini saralım. Düşüp bayılma.
Elinde beyaz bir bez vardı ve elimi onunla bağladı. Yüzünde şefkat vardı. İstemsizce gülümsedim. Beni düşünmesi içimi ısıtmıştı.
Pres: müdüre belki de ejderha bağı için uygun değildir. Yalnış anlaşılmak ya da saygısızlık etmek istemem. Bunu ilk kez görüyorum. Belki de ejderhalar kabul etmiyordur. Tıpkı...
Haketa tekrarladı: tıpkı ne prensim
Prens: tıpkı altın ejder yumurtası gibi. Babamın anlattığı bir efsanede bulunur. Birgün bir drake ejderi altın bir yumurta yumurtlar. Büyük büyük babam da onu doğacak oğluna hediye eder ve beşiğinde onunla büyümesini ister. Veliaht büyür ama yumurta çatlamaz. Sonra Veliaht prens savaşta ölür. Yerine Veliaht olan kardeşi oğluna aynını yapar ve beşiğe iki yumurta koyar. Biri altın yumurta diğeri başka bir ejderha yumurtasıdır. Altın olan yine çatlamayınca kral olan Veliaht onu hazinesine katar ve sarayda saklar. Bu en son savaştan bile öncesinde geçen bir efsanedir. O yumurta da altın ama asla çatlamadı. Mükemmel olan bir şeyden her konuda Mükemmel olması beklenilmez. Dışın altın olsa da çatlamayan bir yumurtasındır.
Haketa: dikkat edin prens. O bir azize. Bu da dün kanıtlandı. Değişik yumurtayla bir tutulamaz. Ama belki de o yumurta da zamanını bekliyordur. Lütfen yumurtayı buraya getirtin. Yumurta Alerayı bekliyor olabilir.
Prens: nasıl isterseniz müdire ama üstünden asırlar geçmiş bir yumurta o. Size ve azizeye olan saygımızdan yumurtayı hazineden çıkarıp buraya getireceğiz. Görevli duydun. Hemen gidip yumurtayı getir.
Görevli selam verip çıktı. Biz de beklemeye koyulduk. Bir saat kadar oldu görevli yanında 2 muhafız ve ellerinde bir sandıkla içeri girdi. Selam verdikten sonra,
Prens: nihayet. Yumurtayı yerleştirin. En son kalan diğer yumurtları da yerleştirin. Azizeyi daha fazla yormayalım.

Beklerken çözemediğim yerden doğruldum ve ateşe doğru ilerledim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Beklerken çözemediğim yerden doğruldum ve ateşe doğru ilerledim. Kanı durmuş yaramın üstümdeki bezi aldım. Elimi kapatıp açtım ve yine kanamaya başladı. Kanımı alevlerin içine tekrar akıttım. Alevler yine canlandı. Geri çekilmedim bu sefer tam alevin dibinde olacakları merakla izledim. Alevler renk değiştirmeye başladı. Tekrar altın sarısı renk aldığında kasenin içinden çıkan bir lav altın yumurtanın içine yolundan ilerleyip yumurtanın oyuğuna doldu. Yumurta lavın içinde adeta gömülürken bir aletle görevli yumurtayı alıp kuluçka kısmına koydu. Şahlanan alevler etkisini kaybedip eski halini aldı.
Prens şaşkınlıkla: inanamıyorum. Azizeye saygılar.
Diyip eğilerek selam verdi. Onun gören muhafızlar ve görevli de eğildi. Sonra Liam ve roseline, son olarak da haketa eğildi. Hep bir ağızdan " azizeye saygılar" dediler. Elimden kanım akıyordu. Ama acı hissetmiyordum. Seçilmiş olanın seçilmiş ejferhası ait olduğu yeri asırlar sonra bulmuştu. Onlar buna şahitlik ediyorlardı.
Alera: lütfen kalkın.
Prens: size layık yumurta ancak altın yumurta olurdu. Öyle de oldu.
Haketa: layık olan yumurta seçildi. Artık kan bağıyla bağlanmalı. Yumurtayı alevli sandığa koyup saraya götürün. Artık yola çıkmalıyız.
Prens: duydunuz. Hadi.
Sonra müdüreye doğru hareket etti. Yanına ulaştığında;
Prens: kralla görüştükten sonra dilediğiniz zaman yola çıkabilirsiniz. Buyrun.
Haketa kafasını hafifçe salladı ve yürümeye başladık. Liam yine yanıma gelerek,
Liam: sanırım yanımda daha fazla mendil bulundurmalıymışım yüce azize
Sonra yeni bir mendille kesik elimi sardı. Sonra kenara çekilerek
Liam: buyurun lütfen.
Yüzüme bakmadan konuşuyordu. Kafamla onaylayan bir hareket yapıp yürümeye başladım. Birlikte geldiğimiz sandala binip saraya ilerledik. Saraya ulaştığımız an kralla görüşmek için bulunduğu yere gittik. Kral bizi ayakta karşıladı. Tam önüme kadar geldi ve önümde eğildi.
Kral: altın yumurtaya layık azizeye saygılarımı sunarım.
Kısa bir zaman sonra doğruldu.
Alera: altın yumurtaya gösterdiğiniz özen için teşekkürlerimi kabul edin.
Kral: bizler onun içinin çürümüş olduğunu sanıyorduk. Dışının güzelliği için hazinelerimden kıymetli bir parça olarak sayardım. Bana en eski neslimizin bir armağanı sayardım. Birgün çatlayacağına inanırdım hep. Bu yalnız size layık olacaktır.
Gülümseyip kafamı salladım. Haketa söze girdi.
Haketa: saygıdeğer krala bizleri ağırlayıp altın yumurta muhafızlığı için minnettarız. Kan bağıyla bağlamak için yola koyulmalıyız. Elf diyarına. İzninizle.
Kral: istediğiniz zaman yola çıkabilirsiniz. Bizler sizin daimi destekçiniz olarak arkanızdayız.
Haketa: teşekkür ediyoruz.
Diyip hafifçe eğildi. Biz de kralı selamlayıp çıktık yanından. Haketa eşyalarımızın hemen hazırlanmasını görevlilere söyledikten sonra arabayı hazırlattı. Dışarıda eşyaları bekliyorduk. Küçük prens ve prenses bizlere katılmıştı.
Prenses: sizin bir azize olduğunuzu biliyordum. Tılsımlı kolyeye dokunduğunuz andan itibaren buna sualsiz inandım. Umarım inandığınız davada başarıya ulaşırsınız azize.
Küçük prens: yumurtadan son ana kadar emin değilim. Meğer ait olduğu asil kanı bekliyormuş.
Alera: ilginiz ve misafirperverliğiniz için minnettarız. Bunu asla unutmayacağız.
Prens: istediğiniz an hizmetinizdeyiz azizem.
Başımı onaylarcasına salladım. Eşyalarımız yerleşmişti yola çıkmaya hazırdık. Prens arabaya binmemiz için ben ve haketaya yardım etti ve yola koyulduk.

ALERA RENYA: Cennet MührüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin