4.Bölüm

187 37 13
                                    

Mukaddes Sokağının yokuşunun en alt taraflarında bulunan Melike'nin evinde ufak bir düşünce seli hakimdi. Hülya Hanım'ın isteği bu küçük şirin eve ulaşmıştı. Aslı annesinin önüne getirdiği teklifi düşünüyordu. Evlilik yaşı gelmişti, bu zamana kadar eve bakma derdinden kendisine ve hayatının gidişatına yön verememişti. Abisi öldükten sonra ve babası sakatlandıktan sonra evin tüm maddi yükü onun üzerine binmişti. Melike de evlat olarak vardı lakin o hep kendi derdindeydi. O bencilliği, Aslı ise fedakarlığı seçmişti. Melike sokaklarda sürtüp çalıştığını yok ederken genç kadın neredeyse bütün çalıştığını eve harcıyordu. Faturalar, beslenme ihtiyacı... 

"Melike büyüdü, o da okulunu bitirsin çalışır bir yerde. Sonra da evlenir kendi hayatına bakar. Sen de evlenmeyi düşün, yaşın otuza yaklaşıyor artık. Hayatını yaşamak senin de hakkın. Ben ve baban da emekli aylığı ile idare ederiz iki kişi... Evden boğaz eksilirse masraflar da azalır... Bizi düşünmeden ver kararını. Bir anne olarak söyleyeceklerim bu kadar. Kararını ver de Hülya'ya haber edeyim." dedi Canan Hanım. Aslı telefon ekranındaki fotoğrafa baktı. Ne güzel adamdı? 

"Almanya'da yaşıyor dedin. Sizi bırakıp ta oralara mı gideyim?"

"Görüşür görüşmez evlenmeyeceksin herhalde. Konuş, aklına yatarsa gidersin."

"Babamın haberi var mı?"

"Kabul edersen söyleyeceğim."

"Melike?" Annesi mutfak masasının diğer ucundan soruyu soran kızına baktı. Bu bakışlarda biraz tedirginlik vardı.

"Söyleme ona sakın bir şey. Biliyorsun biraz farklı düşünüyor o bu meselelerde. Ortalığı birbirine katmasın bu zamanda görücü usulü evlilik yapmak mı kaldı diye. Ona da her şey kesinleştikten sonra söyleriz. Sen adamla bir görüş, anlaşırsanız biraz vakit geçirir birbirinizi tanırsınız. Ondan sonra Melike'ye söyle, ondan sonra istese de insanın başını ağrıtmaz." dedi ve arkasına yaslandı. Annesinin söyledikleri genç kadına mantıklı geldi. En iyisi Melike'yi bu işten uzak tutmaktı. Entel düşünceleri ile uğraşmak istemiyordu onun. Belki bir şekilde farklı bir ülkede kendisine ait bir hayat kurabilirdi. Derin bir nefes alıp verdi.

"Adamın haberi var değil mi? Kesin yani..."

"Tabi kızım. Hülya fotoğrafını göstermiş, huyunu suyunu anlatmış. Çocuk da kabul etmiş, bir görüşüp konuşalım demiş."

"Peki madem. Tanışıp oturmaktan ne zarar gelir ki... Tamam de sen onlara. Sadece biraz tedirgin oldum. Okumuş etmiş birisi beni kabul eder mi?"

"Ya Melike gibi cazgır olacaktın okuyacaktın ya da susup kaderine boyun eğecektin. Sen boyun eğmeyi seçtin. Babanızı biliyorsun, okumanız için ikinize de imkan tanımadı. Senin bir tek dezavantajın vardı sahi... Babanın sakatlanması senin liseden mezun olmana denk geldi. Eğer öyle olmasaydı sen de babandan köteği yer ama kendi kazandığın ile okurdun." 

"Sen de çalışabilirdin. Üstüme yıkıldı her şey..." dedi kırgın bir sesle. Annesi hiç oralı olmadı bu sözlerine genç kadının. Aslı acı acı gülümsedi. Elinden alınmış koca bir hayat vardı. Halbuki biraz kendisine fırsat tanıyabilirlerdi. Melike ile ettiği kavga geldi aklına. Melike ne demişti? "Ben kendi fırsatımı kendim yarattım. Ben dayak yemeyi ve hatta ölmeyi bile göze aldım bu uğurda! Sen sadece korkaklığın ile kaldın!" diye bağırmıştı. Aslı bu sözlerle nasıl ağlamıştı. Babasından kırk yıl durmadan dayak yese sesi bile çıkmazdı ama kardeşinin bu sözleri onu paramparça etmeye yetmişti. 

Akşam vakti Melike mutluluğu yüzünden belli şekilde eve girdi. Normalde eve sessizce girip çıkmayı huy edinmişti ama o akşam şarkı mırıldanarak kapıdan girmiş, ellerini yıkamak için lavaboya yönelmişti. Banyoda yankılanan güzel sesi evdeki o her zamanki yas havasını delip geçerken babası içeriden bağırdı.

KAPALI KAPILAR ARKASINDAKİLERİ KİMSE BİLMEZजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें