tarif edilecek duygu bulunamadı, tekrar deneyin

1.1K 225 290
                                    

seungmin kafasını dahi kaldırmadan minho'ya doğru atmıştı adımını. chan'a asla bakmadı. içinden bir özür diledi. hızlıca minho'nun kolundan gerçekten büyük bir kuvvetle tutup yürümeye başladı. bu tutuş nefret içeriyordu.

öyle iğrenç bir anda bile seungmin kafasını toplayıp ikisiyle de en mutsuz anını düşünmüştü. hangisini hatırlamak seungmin'in kalbini daha çok kırdıysa o kişiye ilerledi. minho ile olan en kötü anısı, minho'nun onu hiç sevmediğini söylediği gündü. chan ile olan en kötü anısı ise ona minho'nun bu dediğini anlatmaktı.

çünkü seungmin'in hayatı boyunca yaşadığı en kalp kırıcı gün buydu ve bunu anlattığı her an da öyle oluyordu. minho'nun büyük bir sinirle, hatta ona göre yanlışlıkla söylenen bu söz onu kurtarmıştı. minho, seungmin ile yürürken sadece ona baktı. seungmin yüzünü asla yerden kaldırmıyordu ama ağladığını fark etmek zor değildi. seungmin onu seçtiğine göre farklı acılarına odaklanabilirdi ve bunu fark ettiği an ise dudağına büyük bir sancı saplandı. bunun acısıyla yüzü buruşup aniden acı dolu bir nida bırakınca seungmin ilk defa ona baktı. elini onun kolundan çekti.

"çok mu acıyor?" dedi. nasıl bir sesle söylediği ise kişiden kişiye değişebilir nitelikteydi. minho cevap vermek yerine sadece ona baktı. seungmin ise şu an yalnız olduklarını, bir ağıza sahip olduğunu o an fark etti desek yeriydi. "hak ediyorsun bu acıyı, sonuna kadar. geri zekalı."

"özür dilerim."

seungmin bir anda durdu, o durunca minho da durdu. seungmin ona işaret parmağını doğrultmuştu.

"sakın ama sakın," dedi kaşlarını kaldırarak, "benden özür dileme. anladın mı? beni bu durumda bıraktığın için, böyle iğrenç hissettirdiğin için, tüm gecemi mahvettiğin için sakın özür dileme!"

tekrar yürümeye başladı ve minho da ağırlaşmış kalbiyle yetişmeye çalıştı ona. boğazı düğümlenmişti. empati yaptı onunla ve kendinden nefret etti. yola bakınca seungmin'in evine giden yolda olduklarını fark etti ve tekrar ağlamaya başladı, gizlemeye çalışmadı. sadece ağladı ve belli bir süre boyunca, hatta seungmin dairesinin kapısını açana kadar ikisi de dur durak bilmeden ağladı.

seungmin ışığı açar açmaz gözyaşlarını sildi, "otur içeri. geliyorum."

minho etrafa bakarak ilerledi. ilk defa bu kadar pis görmüştü bu evi. o gittiğinden beri temizlik yapılmamış gibiydi. aylar önce bilerek uyuyakaldığı, daha da aylar önce seungmin ile film izleyerek uyuyakaldıkları kanepeye oturdu ve seungmin'in elindeki minik çantayla gelişini, önündeki sehpaya oturuşunu izledi. kendisine bakışını izledi ezilmiş gözlerle.

"seungmin..."

"kes sesini." dedi seungmin onun yüzündeki yaraları temizlerken. içindeki acıyı tarif edecek hiçbir kelime bulunmuyordu. chan'ın ne yaptığını düşünüyordu. belki de hâlâ bıraktığı yerdeydi ve ağlıyordu seungmin yüzünden, belki evine geçmişti çoktan seungmin yüzünden, belki de sinir kusarak gitmişti evine seungmin yüzünden.

"chan'ı seviyor musun?"

seungmin son olarak onun ince bir kabuk bağlamış dudağını da sildikten sonra minho'ya baktı ve derin bir nefes aldı. bir anda siniri dinmişti bu tanıdık yüze bakarken.

"minho," dedi şefkat dolu bir sesle, "aramızda hiçbir şey olmadı, ben onu hâlâ bir arkadaş olarak görüyorum. o beni görmüyormuş. bu kadar." dedi yaralarla ilgilenmeye devam ederken. yanağındaki yaraya pamukla tentürdiyot uygularken minho'nun gözyaşı bir karışım oluşturdu orada, seungmin ona baktı. tekrar sinirlendi. bir döngüye girdi.

"böyle... saçma sapan konularda tam bir çocuksun ve bana zarar veriyorsun."

minho, ve'den sonraki o üç kelimeyi duyar duymaz tekrar sarsılarak ağlamaya başladı. sabah uyandığında gözleri iki çizgiden ibaret olacaktı bu yüzden. kafası yerinde değildi hâlâ. burnu akmıştı ve onu bile peçeteyle seungmin temizlemişti.

lovers rockWhere stories live. Discover now