Asker babamın komutu ile bir kaç adımda yanıma gelerek kolumdan sertçe çekmiş ve resmen beni savurarak ayağa kaldırarak diğer tarafa çekmişti.

Bağırdım, boğazlarım yanana kadar bağırdım, yemin ederim önümde beni tutan askeri geçmek için bütün çabamı kullandım. Çırpındım, bağırdım, nefes alamayacak hale gelene kadar bağırdım. Hiç bir şeyi umursamdan babama yalvardım bütün her şeyi ayaklarımın altına alarak yalvardım ama başaramadım. Jungkook'un idam sehpahasına götürülmesine de, boynuna ipin geçirilmesine de engel olamadım.

En son hatırladığım şey karanlıktı, sadece karanlık..
Son duyduklarımsa askerlerin bağırışlarıydı.

Hışımla yattığım yerde doğrulmuş ve derin nefesler ile etrafıma bakınıyordum, Odamdaydım. Kim getirmişti beni buraya, saat kaçtı, Jungkook neredeydi?

Aklıma dolan görüntüler ile bakışlarımı duvardaki saate getirmiştim.

Saat, 03.40

Hala geceydi.

Hafifçe kaşlarımı çatarak üzerimdeki örtüyü kenara atmış ve yatağımdan kalkarak pencerenin önüne gelmiştim. Bir elimle perdenin ucunu tutuyordum ama açamıyordum. İçimdeki korku ve endişenin tarifi yoktu. Ne ile karşılacağımı bilmiyordum ve gördüklerime de hazır hissetmiyordum. Derin bir nefes almış ve titreyen ellerim ile perdeyi yavaşça aralamıştım. Bahçe boştu, hiç bir şey yoktu.

Her şey rüya mıydı?

Üzerimdeki rahatlama ile derin bir nefes vermiş ve yaslandığım duvarda dizlerimin üzerine çökerek ellerimi yüzüme kapatmıştım. Bedenimin ve kaslarımın rahatladığını bile hissediyordum. Gerçek değildi, her şey rüyaydı. Kafamı ellerimden çekip boş ve karanlık odada bakışlarımı gezdirmiştim. Yatağımın kenarında kıvrılarak uyuyan Mia'yi görmem ile bana huzur veriyordu şu an.

Yerimden doğrularak kalçamı arkamdaki duvara yaslamıştım. Evet gördüklerim gerçek değildi ama eğer geç kalırsam gerçekleşecek görüntülerdi. Daha fazla bekleyemeyeceğimi bildiğim için yaslandığım duvardan ayrılıp hızlı adımlarla odamdan çıkmıştım.

Aklımda öyle bir plan vardı ki mantıklı olsun veya olmasın, benim için iyi olsun veya kötü olsun hiç fark etmezdi çünkü bunu uyguladığım sürece, Jungkook ne suç işlerse işlesin babam ona hiç bir ceza veremez hatta suçunu örtmeye çalışırdı.

Bu gece bu planı uygulamak zorundaydım.

Sessiz ve dikkatli adımlarla merdivenleri inerek etrafıma bakınmıştım. Sadece bir kaç ışık açık olduğu için loş bir ortam vardı. Belki bu durum benim işime yarayabilirdi.

Babamın gece nöbet tutması için sarayın içine asker koymaması en büyük avantajlarımdan biriydi. Bahçede askerler bekliyordu ama sarayın içinde bekleyen tek askerler zindan da bekleyenlerdi. Onların da geceleri sadece iki kişinin nöbet tutması da benim için avantaj sağlıyordu.

Bakışlarım biraz ilerimdeki büyük şatafatlı görüntüsü ile adeta parıldayan sehpaya değmesi ile hafifçe gülümsemiştim. Annem için bu eşyaların ne kadar değerli olduğunu biliyordum ama şu an düşüneceğim en son şeydi.

Yüzümdeki hafif gülümseme ile sehpaya yaklamış ve dizilmiş eşyalara bakmıştım. İki tane büyük antika ve özel yapım vazo ve ortalarında duran, altından yapılmış üçlü mum şamdanı.

A lost omega ~ 𝑇𝐾Where stories live. Discover now