Kulaklarıma dolan acı dolu inlemeler ile hızla kendime gelmiş ve bu sefer geç kalmamak için koşarak askerlerin yanına gittim, hiç bir şeyi umursamadan gittim, hiç bir şeyi umursamadan önümdeki iki askeri elimle kenara ittirmiş ve gözümden akmasına engel olamadığım yaşlarım ile gözü kapalı bir şekilde yerde uzanan bedenin yanında dizlerimin üstüne çökmüştüm.

Arkamda bana seslenen babamın sesini duysam da umursamadım. Sesi boğuk geliyordu sanki şu an sadece ben ve yanımda yatan Jungkook vardık.

Yüzünün kanlı olması hiç umrumda olmadan ellerimi yavaşça yanaklarına yerleştirmiştim. Dokunuşum ile yavaşça gözlerini açan beden beni görmesi ile afallamıştı.

"Taehyung, ne işin var burada?"

Kısık ve zar zor çıkan sesi ile içim sızlamış ve gerçekten kontrol edemediğim bir şekilde ağlamaya başlamıştım. Canını yakmışlardı, vurmuşlardı.

Yanaklarına yerleştirdiğim elim ile parmaklarımı hafifçe hareket ettirerek yanağına akan kanı temizlemiştim. Bunu yapmamdaki bir diğer amacım ise onun yanında olduğumu göstermekti. Ona zarar vermelerine daha fazla izin vermeyecektim.

"Taehyung git buradan, iyiyim ben hadi git"

İyiyim dese bile canının ne kadar yandığını görebiliyordum. Yüzünü mahvettikleri gibi bedenine de tekmeler savurmuşlardı. Bunu yaptığın kişinin babam olduğunu biliyordum, arkamızda dikilerek öylece izliyordu.

Tek elimi Jungkook'un yanağından çıkararak yüzümde kurumaya yüz tutmuş ıslaklıkları silmiştim ama elime bulaşan Jungkook'un kanı bu sefer de yüzüme bulaşmıştı. Bunu umursamayarak hızla yanaklarındaki ellerimi, ellerine indirmiş ve kalın ipleri çözmeye çalışmıştım. Aşırı sıkı bağlamadıkları için biraz çabaladıktan sonra çıkarabilmiştim. Jungkook sürekli buradan hemen gitmemi söylese de kulak asmıyordum bu dediklerine. Onu bu halde burada bırakamazdım.

Bakışlarımı öfkeyle arkamda beni sessizce izleyen bedene çevirmiştim. Orada öylece dikilerek Jungkook'un acı çekmesini izliyordu. Sadece baktım, dakikalarca bakışlarımı hiç çekmedim bütün öfkemi bakışlarım ile gösterdim. Dakikalardır olan bakışmamıza daha fazla dayanamamış  olacak ki öylece dikildiği yerden ayrılmış ve yavaş adımlarla yanımıza gelmişti. Babamın yanımıza gelmesi ile birlikte belim de Jungkook'un kolunu hissettim. bakışlarımı arkamda doğrularak beni kendine yaklaştıran bedene bakarak hafifçe gülümsedim. Bu haldeyken bile beni korumaya çalışıyordu ama burada korunması gereken kişi ben değildim.

Babam bakışlarını Jungkook'un bedenimdeki eline indirmesi ile derin bir nefes alsam da bakışlarımı çekmemiştim. Bu sefer olmazdı, bu sefer onun heybetli bedeninin altında, donuk bakışların da ezilmeyecektim. Kendim için yapamasam da bunu Jungkook için yapmam gerekiyordu.

"Taehyung bu kadar oyun yeter Jungkook cinayet işlediğini kendi ağzı ile itiraf etti. Şu an bu iş bitecek ve cezasını çekecek. İzlemek senin için daha kötü olur o yüzden odana çık"

Söyledikleri ile nefesim boğazıma kaçmıştı. Nefes alamıyordum resmen bütün ruhum benden çıkıp gitmiş gibiydi. Hayır bırakamazdım bunu yapamazlardı.

Babam bakışlarını benden çekip askerlere bakmış ve kafasıyla beni işaret etmişti. Hayır bırakmayacaktım bunu yapamayacaktı. Ellerimi arkamdaki bedene atmış sıkıca ona tutunmuştum. Bırakmayacaktım.

A lost omega ~ 𝑇𝐾Where stories live. Discover now